Hadis Konuları |
Post Reply |
Author | |
kral
Administrator Joined: 08-03-2006 Status: Offline Points: 1323 |
Post Options
Thanks(0)
Posted: 01-03-2009 at 20:33 |
İSLAM HUKUKUNDA SÜNNET: Sünnetin Anlamı ve Tarifi |
|
<font color=RED>“Bilginin elde edilmesi... bizi iyiye ulaştıracaktır.”[/COLOR]
|
|
kral
Administrator Joined: 08-03-2006 Status: Offline Points: 1323 |
Post Options
Thanks(0)
|
USÛL-İ HADÎSİN MUHTEVASI Önceki bahislerde Hadîs İminin doğuşu, gelişmesi, bu sahada verilen belli başlı eserler üzerine yeterli açıklamalar yaptık. Buralarda üzerinde durulmuş mes'eleler çoğunluk itibariyle hadîslerin rivâyetiyle ilgilidir. Tanıtılan kitaplar bile rivayetle ilgili te'lîflerdir. Hadîs İlminin bu şubesine rivâyetü'l-hadîs ilmi denir. Halbuki hadîscilerin meşguliyet sahasına giren başka mes'eleler de vardır: Rivayetin şartları, çeşitleri, herbir çeşide terettüp eden hüküm, râvilerin ahvâli, şartları, merviyyâtın envai, merviyyattan istifâde şartlan v.s. gibi. Bu çeşit mes'elelerle meşguliyeti kendisine kunu edinen branşa dîrâyctül-hadis denir. Usul-i hadîs deyince öncelikle hatıra gelen muhteva ve müfredat da budur. Şunu hemen kaydedelim ki, Usûl-i Hadîs ilmine ulûmu'l-hadîs de denmiştir ki, hadîs ilimleri mânâsına gelir. Böylece hadîsle ilgili ilimlerin birçok şubelere ayrıldığı ifâde edilir. Usûl-i Hadîs daha ziyâde ıstılahlar üzerinde durduğu için ona mustalahu '1-hadîs de denmiştir. Bu ilme İlmu dirayeti'l veya İlmu'1-hadîs dirayeten tesmiyesi de vâriddir ki, bu durumda, râvileri tetkik keyfiyeti düşünülmüş olmaktadır. Mukaddimemizin bu kısmında daha ziyâde bir kısım nazarî bilgiler, umumî prensipler üzerinde durup, usûle giren ıstılahların tarifelerini, açıklamalarını yapacağız: Hadîs nedir? Çeşitleri nelerdir, hangi şartlar ve vasıflarda hadis, sahih veya hasen olur? Hadîs ne yollarla alınır ve verilir? Senet nedir?, Çeşitleri nelerdir? Senette yer alan râvilerde ne gibi vasıflar aranır, hangi evsafı taşıyan râvi makbuldür, hangi evsafı taşımayanlar gayr-ı makbuldür? vs. USÛL BİLGİSİNİN GEREĞİ: Asıl mevzuya girmeden şunu belirtmek isteriz: Usûl bilgisi hadîslerden istifâde için şarttır. Usûl bilmeyince hadîslerden ahkâm çıkarmak imkânsız hale gelir. Usûl, bu açıdan bir nevi istifâde metodudur. Onun için "usûl"e metodoloji de denmiştir. Bilindiği üzere hadîs dinimizin ikinci kaynağıdır. İster Kur'ân-ı Kerîm'in daha iyi anlaşılmasında, isterse Kur'ân'da bulunmayan meselelerin, dinimizin ruhuna uygun şekilde açıklanıp değerlendirilmesinde olsun Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam)'ın sünnetine şiddetle ihtiyacımız vur Rivayet kitaplarına müracaat ettiğimiz zaman bir kısım problemlerle karşılaşıyor, istifâdede zorluk çekiyoruz. İşte Usûl bilgisi bu müşkilatları çözmeye ve rivayetlerden kolayca istifâde etmeye yarar. USÛL KAİDELERİNİN MENŞEİ: Daha işin başında iken bilmemiz gereken mühim bir husus daha var: O da usûl kaidelerinin menşei yani kaynağıdır. Bunu bilmenin ehemmiyetini anlamak için şöyle bir soru soralım: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam)'in söz ve davranışlarını değerlendirmede mi'yar ve "ölçü birimi" rolünü oynayan, bilgiler (tarifler, kaideler) nereden elde edilmiştir? Bunu ilk âlimler ortaya koyarken şahsî düşüncelerinden mi çıkarmışlardır?.. Öyle ise biz de kendimize göre yeni baştan kaideler koyarak hadîsleri daha değişik anlayışlara tâbi kılamaz mıyız?.. vs. Bazı suiniyet sahipleri, müslüman ve fakat dini hakkında câhil bırakılmış yeni nesilleri iğfal etmek için bu soruları sorup arkadan da mugalata, yalan ve yanlışla dolu cevaplar veriyorlar. Bu sebeple usûl kaidelerinin menşei hakkında bir ön bilgi gereklidir. Hemen söyliyelim ki, Usûl-i Hadîs 'in kaynağı Kur'ân-ı Kerîm ve sünnettir, tıpkı usûl-i fıkıh, usûl-i tefsir ve usûlü'd-din gibi diğer dinî ilimlerin usûl'-ünde olduğu üzere. Âlimler bütün prensiplerini imkan nisbetinde Kur'ân ve Sünnet'in bir sarahat veya işaretine, bir karinesine dayandırmaya çalışmışlardır. Aksi takdirde, müşterek kaidelerden ziyâde, âlim başına bir usûl ortaya çıkardı. Nitekim bazı teferruatta, ister istemez âlimlerin şahsî yorumları girmiş ve oralarda ayrılıklar, farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bu farklılıklar mezhepler arasındaki ihtilaflı durumlarda müessir olmuşlardır. Hülâsa, hiçbir tereddüde mahal bırakmadan, kesin bir dille söylüyoruz ki; usûl kaideleri, menşeini yüzde seksen-yüzde doksan nisbetinde âyet ve hadislerde bulur ve değiştirilmesi mümkün değildir. Konuları işlerken, zaman zaman birçok kaidenin nassî menşeini de göstereceğiz. USÛL-İ HADÎS'İN DOĞUŞU, GELİŞMESİ DOĞUŞ: Usûl-i hadîs, bir kısım târihî gelişme safhalarından geçerek kemâlini bulmuş bir ilimdir. Kaideler, prensipler ve tarifler her ne kadar hadîsten alınarak sistemleştirilmiş, tanzim edilmiş ise de, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın hadîslerinde böyle bir ilmin adı katiyyen geçmez. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam) hadîslerin öğrenilmesine, aslına uygun olarak rivayetine teşvik etmiştir. Kendisi hakkında yalana yer verilmemesini o kadar ısrarla söylemiştir ki, bu emri, mütevâtir hadîslerin başında yer alır, yâni en çok tarîki olan hadîs budur, ikiyüzden fazla sahabe (radıyallahu anhüm ecmaîn) bunu rivayet etmiştir. Hattâ, Aliyyu 'l-Kâri'nin Esrâru'l-Merfû'a'da kaydettiği bir rivayete göre, kendisi hakkında kizb'e tevessül eden bir kimseyi Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselam) en ağır cezaya çarptırmış, öldürtmüştür. Ashâb zamanında, usûl-i hadîs 'e giren bir kısım meseleler su yüzüne çıkmıştır. Daha Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) devrinden itibaren bunların birer tavazzuh etmeğe başladığını görürüz. Hz. Ebu Bekir yeni bir hadis işitince şâhid istemeye başlar. Hz, Ömer bir adım daha atarak, çok hadis rivâyetini yasaklar, bazılarını bu yüzden sigaya çeker ve hattâ hapse atar. Hadisçilerin en ziyade üzerinde duracakları tesebbüt ve itkan prensi daha ilk zamanlarda müesseseleştiğini, istikrara kavuştuğunu görürüz. Usul-i hadîsin, başta ricalle ilgili bahisleri olmak üzere birçok mevzuları bu tesebbüt, yani Hadîs'in, Resulullah (aleyhissalâtu vesselam)' a nisbetinde sıhhat endîşesi teşkil edecektir. Hadîslerin manen veya lafzan rivayeti, rivayette duyulan şekkin beyanı gibi usûle giren bir kısım meselelerin Hz. Aişe, İbnu Abbâs, Abdullah İbn-i Ömer (radıyallahu anhüm) gibi birçok ashab tarafından münakaşa edildiğine daha önce temas etmiş idik. Yine hatırlatmada fayda var, bir hadîs işitilince kimden işittiğini sormak, hadîs rivayet eden kimsenin diyanet ve adaletine bakmak, söz gelimi Ehl-i Sünnetten değilse rivayetini terketmek gibi meseleler de Ashab'ın sağlığında fitne hareketlerinin kızışmasıyla başlatılmıştır. Nitekim İbnu Şirin'in şu açıklaması bu hususu aydınlatır: "Müslümanlar bidâyette senet sormazlardı. Ancak ne zaman ki fitne ortaya çıktı, ondan sonra dikkat ettiler, ehl-i sünnetten olanlardan alıp, ehl-i bid'a olanlardan rivayet almadılar. " İbnu Sirîn'in, fitne ile neyi kastettiği rivayette belli değilse de, Fitnetu'l-Kübra da denen, Hz. Osman'ın şehâdeti hâdisesi olduğu bellidir. Arkadan gelecek bir çok dahilî fitnelerin temelinde bu şehâdet hadisesi yatar. Bu hususu kaydetmekten maksadımız, Usûl-i hadîs'in en mühimlerinden olan hadîs râvilerinin ahvâlini araştırma ilminin (ilmu'r-rical) ne kadar erken zamanlarda ele alınıp geliştirildiğine, fiilen tatbikata konduğuna dikkat çekmektir. Tâ ki "Usûl ilmi, yedinci asırda kemâle ermiştir" sözü yanluş ve eksik anlaşılmasın. Mühim Not: Usûl-i hadîs'le ilgili ıstılahların teşekkül ve tekevvününde mekan itibariyle birbirinden uzak birçok âlimin katkısı olmuştur. Ve uzun bir devir sonunda ıstılahlar nihâî şeklini almıştır. Bu durum aynı manayı ifade eden farklı ıstılahların konmasına sebep olduğu gibi, lügat yönünden müteradif olan kelimelerle farklı mefhumların ifade edilmesine sebep olmuştur. Bilhassa bu son durum ıstılahın takip ettiği değişme ve gelişmeleri bilmeyenleri hatalara sevkedebilmektedir. Bu sebeple yeri geldikçe kelimenin "Mütekaddimine göre" "Müteahhirine göre..." bazan da "falancaya göre manası şudur... " diye dikkat çekeceğiz." Prof. Dr.İ.Canan, Kütüb-i Sitte, C/1, sh:475-478). A.AZİZ Hadis Usûlü ilmi ve Doğuşu Kur'an-ı Kerîm'i, dünya ve âhiret mutluluğunu kazanma yollarını gösteren hidâyet rehberi olarak gönderen Allahü Teala (cc), onu açıklama görev ve yetkisini de elçisi Hz. Muhammed (sav)'e vermiştir. Kitap ve sünnet arasındaki bu açıklanan-açıklayan alâkasının farkında olan Sahabe-i Kiram, ta başlangıçtan beri Hz. Peygamber'in hadislerine ve yaşayışına fevkalâde itina göstermiş, onları ezberlemiş, yaşamış, onları aslına uygun olarak öğrenmek, uygulamak ve başkalarına ulaştırmak için gerçekten büyük gayret göstermişlerdir. Hadis kitaplarımız, bu üstün ve hasbî gayretlerin bilimsel delilleriyle doludur. Sünnet'i öğrenmek maksadıyla günlerini, geçim temini ve ilim tahsili arasında taksim eden ilk müslümanlar, daha sonraları yeni ülkeler fethedildikçe, tabiî olarak, bu kez yeni müslümanların kitap ve sünneti öğrenme istek ve gayretleriyle karşılaştılar. Gerek halifelerce görevlendirilen vali ve amiller, gerekse fetih ordularında mücahid olarak bulunan sahabiler, aslî görevlerinin talim ve tebliğ olduğu bilinciyle hareket ettiler. Fâkih sahâbilerin bir çoğu, ayrı ayrı yörelerde yerleşerek oralarda kitap ve sünnet bilgisini yaymaya çalıştılar. Sahâbîlerin bu ilmî gayretleri hiç şüphesiz, kendilerini gören tabiîleri de aynı şekilde davranmaya sevketti. Kendi bölgelerindeki sahâbîlerden aldıkları bilgilerle yetinmeyerek sünnetin beşiği (danı's-sünne) islam'ın ilk başkenti Medine'ye gidip bilgilerini arttırmak isteyen tabiîler görüldü. Dolayısıyla çok canlı ve hareketli bir ilim hayatı yaşanmaya başlandı. Böylece daha sonraları hadis âlimlerinin hemen hepsi tarafından uygulanacak ve müstahab diye hükme bağlanacak olan r i h l e denen ilim yolculukları başlatılmış oldu. Öte yandan sosyal, siyâsî ve itikadi çalkantılar, tebliğ görevi ve Hz.Peygamber'e ait olmayan bir şeyi O'na isnad etmeme dikkat ve titizliğini ve neticede bazı kaide ve ilmî gayretlerin başlatılmasını da doğurdu. Her ilmî faaliyetin belli esaslara göre yapılacağı ne kadar tabiî ise, aynı şeylerin tekrarı da belli kaidelerin bulunmasını, yoksa konulmasını ve onlara uyulmasını gerektirir. Bir başka ifâde ile, her şeyin bir yolu yöntemi olur. Bu sebeple yukarıda değindiğimiz ilmî faaliyetler de bazı kaidelerin belirlenmesini gerektirmiştir, işte bu söz konusu kurallar, daha sonralan müstakil kitaplara konu teşkil edecek olan hadis usûlü prensipleridir. Gerek sünnet malzemesinin doğru olarak nakli, gerekse bu metinlerin sağlam bir şekilde korunup, eğitim-öğretiminin ve değerlendirmesinin yapılması ve bu değerlendirmeye yardımcı olacak her türlü tetkik ve faaliyetin başlatılması, itiraf edelim ki ashâb-ı kirâm'a ait bir nasip ve şeref olmuştur. Ashâb-ı kiram, hadis metinlerinin nakline öncülük ettikleri yani rivâyetu'l-hadîs ilmini kurdukları gibi rivayet olayının vazgeçilmez kaidelerini koymuş, dirâyetü'l-hadîs ilminin ilk temellerini de atmışlardır. Müslümanlardan önce hiçbir millet, nakil ve rivayette ravilerin güvenilirlik durumlarını tesbit için herhangi bir araştırma yapmayı ve bunu belli kaidelere bağlamayı düşünmemiştir. Olaylar ve rivayetler sadece nakledilmiştir. Nadiren bir-iki isimlik sened zikredilmiş, çoğu kere ona da gerek duyulmamıştır. Bu sebeple hadis metinlerini nakledenlerin şahsî durumlarının inceden inceye, ifâdenin tam anlamıyla kılı kırk yararcasına araştırılması ve mutlaka sened zikrini esas alan Hadis Usûlü ilmi, müslümanlara has bir meziyyet olmuştur. "Sened ve metnin durumlarını anlamaya imkan veren bir takım kaideler ilmi" demek olan Hadis Usûlü, daha ilk günlerde müslümanların bulup geliştirdiği ilmî bir disiplindir. Konusu ise, red ve kabul açısından sened ve metindir." (ismail Lütfi Çakan, Hadis Usülü, sh:14-16.İst.1991)
(ismail Lütfi Çakan, "Hadis Usûlü", iFAV, istanbul 1993, sayfa 105-150 Arasi Özet) I- KABUL VEYA RED AÇISINDAN: II- RÂVÎ SAYISI (VEYA DERECE-i SUYU`) AÇISINDAN: III- SENEDiN MÜNTEHASI (HADiSiN SÖYLEYENi) AÇISINDAN: IV- SIHHAT VEYA HÜKÜM AÇISINDAN: Hadiste zayiflik genelde iki sebepten kaynaklanir: IV-C-1- Seneddeki inkita Sebebiyle Zayif Hadis ve Çesitleri: Senedden en azindan bir ravinin düsmesi demektir. Böyle bir inkita` varsa, seneddeki bütün raviler sika olsalar bile, sirf bu inkita` metnin reddini gerektirir. IV-C-1-a- MÜRSEL HADiS: Tabiî`nin sahabiyi atlayarak Resulullah'a izafe ettigi hadistir. Muhaddis, fakîh ve usulcülerin çoguna göre delil olmaz, ihticac yapilmaz, zayiftir. Ebu Hânife ve imam Malik sikanin mürselini sahih ve hüccet sayar. Bir de sahabenin bir baska sahabiden duydugu hadisi Resulullah`dan rivayet etmesi vardir ki buna "sahabi mürseli" denir. "Sahabi mürseli sahihtir" hükmünde ittifak vardir. Senedde atlanan kisi her zaman kolayca anlasilmayabilir. isin ehli olanlarin farkedebilecegi bu tür irsâle, "irsâl-i hafî", böylesi hadise de "mürselü-l-hafiy" denir. IV-C-1-b- MUNKATI` HADiS: 1- Senedi muttasil olmayan hadistir. 2- Senedin herhangi bir yerinden bir râvînin veya "farkli yerlerinden" "pespese olmamak sartiyla" birden fazla râvînin düstügü hadistir. 3- Müteahhirun, "etbâ`ut tâbiîn"in "tabiî"yi atlayarak sahabiden naklettigi hadise munkati` demistir. 4- Senedinde müphem bir kisinin zikredildigi hadise de munkati` diyenler olmustur. Munkati`, mürsel`den daha zayiftir. IV-C-1-c- MU`DAL HADiS: Senedin herhangi bir yerinden "pespese" "iki veya daha çok" râvînin düstügü hadistir. Merfu hadisi, sahabi ve Resulullah`i zikretmeyerek tabiîn`den birinin sözüymüs gibi nakletmek de hadisi mu`dal kilar. Mu`dal, munkati` dan daha zayiftir. IV-C-1-d- MUALLAK HADiS: Senedin bas tarafindan bir veya birkaç râvî ya da müntehasina kadar senedin bütünüyle hazfolundugu hadistir. Ta`lik aslinda bir rivayet kusurudur. Sahihayn`daki 1300 küsür ta`likin Buhari`ye göre sahih olduklari kabul edilmektedir. IV-C-1-e- MÜDELLES HADiS: Tedlis, senede dahil bir râvînin ismini atlayarak, orada öyle biri yokmus izlenimini verecek sekilde senedi söylemek demektir. (Lugatte malin ayibini müsteriden gizlemek demektir.) Tedlis yapan râvîye "müdellis", senedden düsürülen râvîye "müdellesün anh", tedlis ile rivayet edilen hadise de "müdelles hadis" denir. Tedlis üç çesittir: 1- isnad Tedlisi: Râvînin görüsmedigi veya görüstügü halde hadis almadigi çagdasi bir kisiden isitmis gibi "kâle fülân" veya "an fülân" diyerek hadisi rivayet etmesidir. (Râvînin görüsmedigi çagdasindan yaptigi rivayete "mürsel-i hafî" de denir.) 2- Suyûh Tedlisi: Râvînin hocasini bilinmeyen bir isim, sifat veya künye ile zikretmesidir. 3- Tesviye Tedlisi: Sika râvîler arasindaki zayif bir râvîyi atlayarak, hep sikadan gelmis intibaini verecek sekilde hadisin rivayet edilmesidir. IV-C-2- Râvîdeki Cerhi Gerektiren Hallere Göre Zayif Hadis ve Çesitleri: "Metain-i `Asere" denilen râvîleri tenkid noktalarindan birinin veya birkaçinin râvîsinde bulunmasi sebebiyle zayif kabul edilen hadisler bu türe girer ki on çesittir: IV-C-2-a- MEVZU` HADiS: Resûlullah`in adina yalan uydurmak (kizb) ile cerhedilmis râvînin rivayetine denir. Buna "hadis diye uydurulmus söz" demek daha dogru olur. IV-C-2-b- METRÛK HADiS: Yalancilikla itham edilmis ("ittihamur`ravî bilkizb", "töhmet-i kizb") bir râvînin rivayetinde yalniz kaldigi ("teferrüd ettigi") hadistir ki "matrûh hadis" de denilir. Söyle de tarif edilmistir: Hiçbir sikanin rivayetine muhalif olmaksizin kizb, kesret-i galat, fisk ve gaflet gibi cerh noktalarindan biri ile itham edilen râvînin "yalniz basina rivayet ettigi" hadistir. IV-C-2-c- MÜNKER HADiS: Çesitli tanimlari vardir: 1- Zayif bir râvînin sika bir râvîye muhalif olarak rivayet ettigi hadistir. 2- Sika olsun olmasin râvîsi tek kalan hadistir. 3- Sikanin hadisin tamaminda teferrüdü. 4- Sikanin hadisin bir kisminda teferrüdü. 5- Bir hadisin senedinde iki zayif râvînin bulunmasi ve baska senedinin de bulunmamasi. 6- Senedinde taninmayan (lâ yu`raf) bir râvînin bulundugu hadis. 7- Kesretü`l galat, fartu`l gafle ve fisk gibi tan noktalariyla tenkid edilmis râvîlerin rivayetlerine de münker denilir. IV-C-2-d- MU`ALLEL HADiS: Görünürde sahih olmakla beraber, bu sihhati yok edebilecek gizli bir illet tasiyan hadisdir ki "ma`lûl" de denir. Hadisin illetini bulan muhaddise mu`allil denir. "Mürsel veya munkati` hadisi mevsûl olarak", "bir hadisi baska bir hadisin içine katarak", "mevsûl olani mürsel olarak", "merfû`u mevkûf olarak", "sika yerine zayif râvî zikrederek" rivayet gibi cerhe sebep olan hatalara "vehim" denilmektedir. Bu tür hatalarla rivayet edilmis olan hadise de muallel denir. IV-C-2-e- MÜDREC HADiS: Hadisten olmayan bir sözün, hadise bitisik olarak zikredilmesine "idrac", bu durumdaki hadise de müdrec denir. Bu, Resulullah`in sözüne herhangi bir râvînin sözünün karismasi demektir. Su durum da bir çesit idrac sayilmistir: Muhalefetü`s-Sikât, yani zayifin sikaya, sikanin da daha sika olana muhalif rivayette bulunmasi. Müdrec vaki oldugu yere göre iki kisma ayrilir: 1- Müdrecü`l isnad: Sika ravilere muhalefetin senedin akisini bozmak suretiyle gerçeklesmis olmasi. Dört sekilde olur. 2- Hadise ait olmayan bir sözün hadisin metnine katilmis olmasidir. Metnin bas, orta veya sonunda olabilir. IV-C-2-f- MAKLÛB HADiS: Senedindeki bazi râvî isimleri ya da metnindeki bazi kelimeler takdîm veya te`hire ugramis hadistir. Hadisdeki takdim veya te`hîr hükmü de etkileyecek derecede ise maklûb`un bu türüne "ma`kus" denmistir. Bir râvînin rivayeti olarak meshur olmus bir hadisi, hem garib hem de mergûb göstermek için o râvî yerine ayni tabakadan bir baska râvî ikame ederek yapilan rivayete de "mesruk" denir. iki metnin senedlerini degistirme seklindeki kalb`e "kalb-i mürekkeb" denmistir. Sikat`in zikretmedigi bir râvînin sened arasinda yanlislikla zikredilmesine "mezîd fî muttasili`l-esânîd" denir. IV-C-2-g- MUZTARiB HADiS: Birden çok rivayeti bulundugu halde rivayetlerinin birini digerine tercih edecek sebep bulunmayan hadislerdir. Kisaca: "iki muhtelif surette rivayet edilen hadis" diye de tarif edilir. Iztirab daha çok isnadda, bazen de metinde olur. isnadda olan, senedlerin mütehalif olmasindan; metindeki ise yine o metin hakkidaki rivayetlerin mütehalif olmasindan ve bunlarin cem` ve te`lifinin mümkün olmamasindan dogar. Tercih sebebi bulunursa iztirab kalmaz. Tercih edilene "mahfuz" ve "ma`ruf" mercûh`a da "sâz" ve "münker" denir. IV-C-2-h- SÂZ HADiS: infirâd ve muhalefetü`s-sikât noktalarindan tanimlari yapilmistir: 1- Sika bir râvînin mütabiî olmaksizin tek basina (münferiden) rivayet ettigi hadistir. 2- Sika bir râvînin diger sika râvîlere muhalif olarak rivayet ettigi hadistir. 3- Sika bir râvînin daha sika ravilere muhalif olarak rivayet ettigi hadistir. Daha sika olan râvînin rivayetine "mahfuz" denir. Demek ki bu tarifte sâz ile mahfuz birbirinin ziddidir. 4- Sika bir ravinin diger sika ravilere -sened veya metinde ziyade veya noksanlikta bulunmak suretiyle- muhalif olarak rivayet ettigi hadistir. Bu tarifte sâz, münker hadisin bir türü ile birlesmektedir. Buradan hareketle sâz hadise münker ve merdûd da denilmistir. Su nokta unutulmamalidir: Hadisin sâz kabul edilmesi için infirad ve muhalefetin ikisinin birden bulunmasi gerekir. IV-C-2-i- MUSAHHAF HADiS: Kelimesi nokta degisikligine ugramis hadistir. Bu duruma da tashîf denir. (Sitten kelimesi yerine sey`en denmesi gibi.) IV-C-2-i- MUHARREF HADiS: Kelimesi hareke degisikligine ugramis hadistir. Bu duruma da tahrîf denir. (Remâ ebî yerine Remâ Übey denmesi gibi.) (Besîr kelimesinin Büseyr diye rivayet edilmesi hem tashîf hem tahrîftir.) V- TEÂRUZ AÇISINDAN: V-A- MUHKEM HADiS: Muârazadan sâlim olan makbul hadistir. Hükmüyle amel gerekir. V-B- MUHTELiF HADiS: Makbul bir hadisin muâraza ettigi makbul hadistir. EK: -------------------------------------------------------------------------------- Subhi es-Salih, "Hadis ilimleri ve Hadis Istilahlari" (trc: Prof. Dr. Yasar Kandemir), iFAV, istanbul 1996, sayfa 117-218 arasindaki bölümde açiklanan ve yukarida bulunmayan istilahlarin özeti. -------------------------------------------------------------------------------- HADİS ISTILAHLARI: BİRİNCİ FASIL HADİSİN KISIMLARI İKİNCİ FASIL (Birinci Kısım)SAHİH HADİS Sahih hadis: "Şaz ve mu'allel olmayarak, isnadı Rasulü Ekrem (as)'e veya sahabeden yahut daha sonrakilerden birine varıncaya kadar adl ve zabt sahibi kimselerin, yine kendileri gibi adl ve zabt sahibi kimselerden muttasıl senedlerle rivayet ettikleri hadistir". (Şaz hadis: Makbul bir ravinin kendinden daha makbul olan bir raviye muhalif olarak rivayet ettiği hadistir). (Muallel hadis: Dış görünüşü bakımından kusursuz gibi görünse bile, sıhhatini zedeleyen bir kusuru olduğu anlaşılan hadistir). (İsnad ve sened: Bir metnin sonraki nesiller tarafından kaynağına ulaştırılmasıdır). (Metin: Bir hadisin bölümlerinden ikincisidir ve isnadın son bulduğu yerden başlayan kısımdır. Bu kısım umumiyetle Hz.Peygamber (as)'le ilgili bir konuyu aktaran ifadelerdir. Hadisin tarifi açısından göz önüne alındığında metin, ya Hz.Peygamber (as)'in sözünü ya da fiilini, ya da O (as)'na ait bir işi, bir olayı bir hali veyahut özelliği anlatan ifadelerdir). (Adl: Ravinin büyük günahları işlediği bilinmemesi ve küçük günahları işlemekte ısrar etmemesidir. Bu özellikleri taşıyan kimselere hadis ıstılahında adl veya adil denir, çoğulu ise udul gelir). (Ravi: Genellikle Hz.Peygamber (as)'in hadislerini rivayet eden kimseye denir). (Zabt: Ravinin işittiği bir hadisi aradan uzun zaman geçse bile dilediği anda hatırlayabilecek şekilde ezberleyip aklında tutma yeteneğine sahib olması". İbnu Hacer'e göre buna zabtu's-sadr (göğüs zabtı) denir. Bir de zabtu'l-kitab (kitab zabtı) vardır ki, ravinin kendi hadislerini ihtiva eden kitabını veya notlarını başkalarına rivayet edinceye kadar her türlü tahriften korumasıdır). (Muttasıl sened: Ravilerinin herbirinin bir önceki raviden işitmesi sebebiyle ilk raviye dayanan sened). Mütevatir Hadis: 1-Lafzi mütevatir: Adı geçen topluluğun, senedin başından sonuna kadar, metnini aynı lafızla ve aynı şekilde rivayet ettiği hadistir. 2-Ma'nevi mütevatir hadisin rivayetinde lafzi bir mutabakat (uygunluk) aranmadığını söylemeye gerek yoktur. Ravileri ihtilaf etse de, aklen ve adeten yalan üzere birleşmelerine imkan olmayan bir topluluğun, hadisin manasını eda etmeleri (yerine getirmeleri) kafidir. (Tevatür: Yalan söylemeleri aklen mümkün olmayan çok sayıda kalabalığın bir haberi birbiri ardınca haber vererek nakletmekte birleşmelerine denir). (Muhaddis: Senedler, illetleri, senedde adı geçen ravileri, isnadın ali ve nazil olanını bilen, çok sayıda hadis ezberleyen, Kütüb-i Sitte'yi, Ahmed b. Hanbel 'in Müsned'ini, Beyhaki'nin Sünen'ini, Taberani'nin Mu'cem 'ini ve ayrıca bin tane hadis cüz'ünü dinlemiş olan kimseye denir). (İllet: Bir hadiste dışarıdan farkedilemeyen ve bu hadisin sıhhatini yok edecek nitelikteki kusuruna denir). (Ali İsnad: Herhangi bir hadisin ravisi ile kaynağı olan Hz.Peygamber (as) veya o hadisi rivayet etmiş bulunan meşhur hadis imamlarından birisi arasında en az sayıda ravinin bulunduğu veyahut da tanınmış hadis kitaplarından birinin musannefine arada en az ravi ile ulaşabilen isnaddır). (Musannef: Çeşitli konulardaki hadisleri bir araya toplayan hadis kitaplarına denir). (Nazil İsnad: Ali İsnad'ın zıddıdır ve hadisi rivayet eden son ravi ile ilk kaynağı olan Hz.Peygamber (as) veya bir hadis alimi arasında normalin üstündeki sayıda ravi bulunan isnaddır). (Kütüb-i Sitte: Altı kitap anlamındadır. Bunlar şunlardır: İmam Buhari'nin ve Müslim'in Sahihleri, İmam Ebu Davud, et-Tirmizi, en-Nesei ve İbnu Mace'nin Sünen'leri ). (Müsned: İslam'a giriş sırası esas alınarak sahabe adlarına veya neseblerine (soylarına) göre hadislerin zikredildiği kitaplardır. Bu müsnedlerin en mükemmeli ve en genişi İmam Ahmed b. Hanbel'in Müsned'idir. Bu kitapta kırk bin müsned hadis vardır. Bunlardan on bini mükerrerdir (tekrar edilenlerdir)). (Sünen: Hz.Peygamber (as)'in sünnetini aksettiren hadislerin yazılı olduğu kitaba denir. Sünen kitaplarında genellikle merfu' yani Hz.Peygamber (as)'e ait hadisler bulunur. Sünen kitapları ikinci hicri asrın ilk yarısından itibaren yazılmaya başlanmıştır). (Mu'cem: Hocaların veya şehirlerin yahut kabilelerin adlarına göre hadislerin alfabetik olarak sıralandığı kitaplardır. En meşhur mu'cemler, et-Taberani'nin el-Kebir, el-Evsat ve es-Sağir adlı mu'cemlerdir). (Hadis Cüz'ü: Daha ziyade belli bir kişiden gelen hadisleri toplamak maksadıyla tertip edilen (düzenlenen) çoğu küçük çapta hadis kitaplarına denir). (Haber-i Vahid: Bir nesilde bir tek ravi tarafından rivayet edilen habere denir). (Tahric: İki manada kullanılır. Birisi rivayet, diğeri hadislerin kaynağını göstermek). (Sahihayn: İki sahih manasına gelen bu tabir İmam Buhari ve İmam Müslim'in sahihlerine denir . Sahih terimi ise sahih hadisleri ihtiva (içeren) eden kitaplar için kullanılır). (Tabii: Hz.Peygamber (as)'in ashabından herhangi birisi ile görüşüp ondan hadis rivayet edene denir). (Sahabi (çoğulu: ashab veya sahabe): Hz.Peygamber (as)'i peygamberliği sırasında mü'min olarak gören, mü'min olarak ölen kişilere denir). Hasen hadis: Şaz ve illetten salim olarak, zabtı mükemmel olmayan raviler tarafından muttasıl bir senedle rivayet edilen hadistir. (İhticac: Hadisten hüküm çıkarmaya denir) . (İstişhad: Bir hadisin aynı manaya gelen ve bir başka sahabiden nakledilen şahidini rivayet etmek, onu şahidi ile desteklemektir). (Şahid: Araştırma neticesi ferd (tek) olduğu zannedilen bir hadise benzeyen ve tek başına rivayette bulunduğu zannedilen ravinin şeyhinden rivayet etmiş olduğu anlaşılan ikinci bir hadise denir). a) Amel edilebilecek olan zayıf hadis ki, bu İmam Tirmizi'nin ıstılahındaki hasen hadise benzer. b) Terkedilmesi zaruri olan zayıf hadis ki, işte bu büsbütün değersiz (vahi) olan hadistir. (Münker hadis: Zayıf bir ravinin sika raviye muhalif olarak rivayet ettiği hadistir. Münker, şazın zıddıdır; zira şazın ravisi sika olduğu halde münkerin ravisi sika olmayıp zayıf kimsedir). (Sika: Adalet ve zabt vasfı taşıyan ravilere denir). A- ZAYIF HADİSİN NEVİLERİ 1. Mürsel Hadis (Merfuan (refeahu): Ravinin hadisi, isnadını Hz.Peygamber (as)'e kadar ulaştırarak O (as)'nun sözü olarak rivayet etti, manasına kullanılır). 2. Munkatı' Hadis 3. Mu'dal Hadis (Tebe-i Tabiin: Tabiilerden sonra gelenler, tabiine tabii olanlar, tabiini takip edenler; kısaca tabiilerle görüşüp onlardan hadis rivayet edenlerdir). (İrsal: Tabiinin büyüklerinden birinin isnadında sahabiyi atlayıp "Hz.Peygamber (as) buyurdu ki" veya "Hz.Peygamber (as) şunu yaptı" ve benzeri ifadelerle isnadını Hz.Peygamber (as)'e ulaştırarak O (as)'ndan rivayette bulunmasına denir. 4. Müdelles Hadis Müdelles üç kısımdır: a) İsnad Tedlisi: Ravinin muasırı olup görüştüğü, fakat hadis almadığı birinden veya muasırı olduğu halde görüşmediği kimseden hadis işittiğini zannettirecek şekilde rivayet etmesidir. b) Şüyuhta Tedlis: Ravinin durumunu gizlemek istediği şeyhini, haiz olmadığı (taşımadığı) yüksek vasıflarla anması veya bilinen künyesinden (ünvanından) başka bir isimle zikretmesidir. (Meclis: Hadis okunan ve imla ettirilen oturumlara denir. Belli bir kitabın okunduğu, hadis meselelerin öğrenildiği derslere denildiği de olur). c) Tesviye Tedlisi: Ravinin, hadisini makbul ve sahih göstermek için senedde bulunan -fakat kendi şeyhi olmayan- birini zayıf veya kendinden daha küçük olduğu için atlayarak, hadisi sadece sika raviler rivayet etmiş gibi göstermesine denir. 5. Muallel Hadis Muallel hadis: Dış görünüşü bakımından kusursuz gibi görünse bile, sıhhatini zedeleyen bir kusuru (illet) olduğu anlaşılan hadistir. 6. Muztarib Hadis Birçok rivayetleri bulunmakla beraber, bu rivayetler birbirine müsavi (eşit) olduğu için aralarında tercih yapılamayan, bir ravinin iki veya daha çok sefer rivayet ettiği, yahut iki veya daha çok ravinin rivayet ettiği hadistir. (Hıfz: Genellikle ravinin şeyhinden rivayet ettiği hadisleri güzelce ezberleyip muhafaza ederek yeri geldiğinde eksiksiz ve fazlasız olarak kendi talebelerine rivayet edebilme yeteneğine denir). (Iztırab: Bir ravi bir sefer rivayet ettiği hadisi ikinci sefere değişik tarzda rivayet eder. Ondan işiten ravilerde birbirlerinden farklı şekillerde rivayet ederler. Bir ravinin aynı hadisi birbirinden farklı şekillerde rivayet etmesi veya birden fazla ravinin birbirlerinden ayrı olarak rivayet etmeleri halinde adalet ve zabt durumları farklı olmadığından rivayetleri arasında tercih imkansız hale gelir. İşte bu tercih imkanı bırakmayan hale ıztırab adı verilmiştir). 7. Maklub Hadis Ravilerden birinin metindeki bir lafzı veya isnaddaki bir şahsın ismini yahut nesebini alt-üst etmesiyle, tehir edilmesi (geriye bırakılması ) gerekeni takdim (öne almasıyla ) veya takdim edilmesi gerekeni tehir etmesiyle veyahut bir şeyin diğerinin yerine konması suretiyle rivayet edilen hadise denir. 8. Şaz Hadis Makbul bir ravinin kendinden daha makbul olan bir raviye muhalif olarak rivayet ettiği hadistir. (Teferrüd: Ravinin rivayetinde tek başına kalmasıdır). (Muhalefet: Ravinin, zayıf ise sika ravilere, sika ise kendisinden daha sika olana aykırı rivayette bulunmasına denir). 9. Münker Hadis Zayıf bir ravinin sika raviye muhalif olarak rivayet ettiği hadistir. Hadiste yalan söylemekle itham edilen yahut fiili veya kavli bakımdan fıskı zahir (açık) olan veyahut çok gafil veya çok vehimli olan bir ravinin rivayet ettiği hadistir. (Fısk: Ravinin fiil ve sözlerinde küfür derecesinde olmamak şartıyla İslam'a aykırı itikat taşıdığının görülmesidir. Ravilerin tenkidinde (eleştirisinde) göz önünde bulundurulan on tenkit esasından (metain-i aşere) biridir ve ravinin doğrudan doğruya adaletiyle ilgilidir). B- MEVKUF ve MAKTU' HADİSLER ZAYIF HADİSLERDEN MİDİR ? Mevkuf sözüyle, sahabeden rivayet edilen söz, fiil ve takrirler kastedilmektedir. (Ref': Hadisi, isnadını Hz.Peygamber (as)'e kadar ulaştırıp merfu' olarak rivayet etmeye denir). C- ZAYIF HADİSLERİN RİVAYETİ ve ONLARLA AMEL ETME MESELESİ Şu noktada hiç şüphe yoktur ki, -din nazarında- zayıf rivayetler ne şer'i (şeriatle ilgili) bir hüküm, ne de ahlaki bir fazilet için kaynak olur; zira zan, gerçekten hiçbir şey ifade etmez. Fezail (faziletler) de ahkam (hükümler) gibi dinin esas prensiplerindendir. Binaenaleyh bu prensipleri çürük bir temel üzerine, paramparça olacağı bir uçurum kenarına bina etmek doğru olamaz. BEŞİNCİ FASIL SAHİH-HASEN-ZAYIF HADİSLER ARASINDA MÜŞTEREK OLAN ISTILAHLAR Bu ıstılahlar yirmi tanedir. Bunlardan asıl üzerinde durulması gerekenler mevkuf ve maktu' hadislerdir. Geri kalan on sekiz ıstılah da şunlardır: Merfu', Müsned, Muttasıl; Mü'ennen, Mu'an'an, Muallak; Ferd, Garib; Aziz, Meşhur, Müstefiz; Ali, Nazil; Tabi', Şahid; Müdrec; Müselsel; Musahhaf. A. 1-2-3) Merfu', Müsned ve Muttasıl 1. Merfu': Özellikle Hz.Peygamber (as)'e izafe edilen söz, fiil veya takrire merfu' denir. Onun Hz.Peygamber (as)'e izafe edenin bir sahabi, bir tabii veya onlardan sonra gelen biri olması arasında bir fark bulunmadığı gibi, senedinin muttasıl olup olmaması arasında da bir fark yoktur. 2. Müsned: İlk raviden sonuncu raviye kadar, senedi muttasıl olarak Rasulüllah (as)'a ref ' edilen hadistir. (İttisal: Raviler arasında ınkıta' denilen kesiklik halinin bulunmayışı haline denir). 3. Muttasıl veya Mevsul: İster Rasulüllah (as)'a ref ' edilmiş olsun, ister sahabi veya daha berideki bir şahısta kalsın, senedinde kesiklik olmayan hadise bu ad verilir. B. 4-5-6) Mu'an'an, Mü'ennen ve Muallak 4. Mu'an'an Hadis: -Lafzından da anlaşılacağı üzere- tahdis ve sema' sözleri açıkça belirtilmeden senedinde "fulanun ve fulanun" denen hadistir. (Tahdis: Hadis rivayetine denir). (Sema': Hadis rivayet metodlarından biri, birincisi ve en önemlisidir. Hadisi, bizzat şeyh denilen muhaddisle bir araya gelerek, ondan işitmek suretiyle gerçekleşir). 5. Mü'ennen Hadis: Senedinde "(haddesena fulanun enne fulanen" ibaresi kullanılan hadistir. 6. Muallak Hadis: İsnadın baş tarafından bir veya birbiri peşine daha fazla ravinin ismi hazfedilerek (yok edilerek), mahfuzun (yok edilenin) üst tarafındaki raviye isnad edilen hadistir. C. 7-8) Ferd ve Garib Ferd Hadis: Tarikleri çok olsa bile tek ravinin infirad ettiği hadistir . (Tarik: Bir hadisin senedine verilen bir diğer isimdir). (İnfirad ve Teferrüd: Ravinin rivayetinde tek başına kalmasına, bir başka deyişle, hadisi herhangi bir şeyhten ondan başka rivayet eden olmamasına denir). Garib Hadis: Senedin herhangi bir yerinde, bir şahsın rivayetinde teferrüd ettiği hadistir. Ferd ile Garib hadisler arasında müşterek bir rabıta (bağ) vardır ki, o da teferrüd mefhumudur (kavramıdır). (Mutlak Ferd: Senedin baş tarafındaki sahabi veya tabiinin tek başına rivayette bulunduğu hadistir). (Nisbi Ferd: Genel olarak hususi bir cihete (yöne) nisbetle ferd olan hadistir). D. 9-10-11) Aziz, Meşhur ve Müstefiz Bu üç ıstılahın müşterek noktaları, nisbi ferd ile manevi mütevatir arasında yer almış olmalarıdır. Bunlarda -nisbi ferd olduğunu gördüğümüz- bir nevi gariblikte vardır; zira "bir şeyhten iki veya üç kişinin müştereken rivayet ettikleri garib hadise aziz denmektedir. Şayet hadisi rivayet edenler bir cemaat olursa, hadis meşhur adını alır. Şeyhten rivayet eden bu cemaatın sayısı, baş tarafta da son tarafta da aynı olursa, hadise müstefiz denir. 12-13) Ali ve Nazil Ali İsnad: Herhangi bir hadisin ravisi ile kaynağı olan Hz.Peygamber (as) veya o hadisi rivayet etmiş bulunan meşhur hadis imamlarından birisi arasında en az sayıda ravinin bulunduğu veyahut da tanınmış hadis kitaplarından birinin musannefine arada en az ravi ile ulaşabilen isnaddır. (Musannef: Çeşitli konulardaki hadisleri bir araya toplayan hadis kitaplarına denir). Nazil İsnad: Ali İsnad'ın zıddıdır ve hadisi rivayet eden son ravi ile ilk kaynağı olan Hz.Peygamber (as) veya bir hadis alimi arasında normalin üstündeki sayıda ravi bulunan isnaddır. (Tahammulu'l-Hadis: Hadis almak demektir ve tamamen rivayet karşılığıdır). (Sema': Hadis rivayet metodlarından biri, birincisi ve en önemlisidir. Hadisi, bizzat şeyh denilen muhaddisle bir araya gelerek, ondan işitmek suretiyle gerçekleşir). 14-15) Mütabi' ve Şahid Mütabi': İ'tibar sonunda ferd olduğu sanılan hadisle aynı veya benzer lafızlarla başka ravi tarafından rivayet edildiği anlaşılan hadise denir. (İ'tibar: Ferd olduğu zannedilen bir hadisin mutabi' olup olmadığını anlamak için tariklerini cami'lerden, müsnedlerden ve cüz'lerden aramaya denir). Şahid: Hadisin ravisine, bir başka ravinin, aynı hadisi diğer bir sahabiden lafzan ve manen benzeyen- veya sadece mana i'tibariyle benzeyen- bir metinle rivayet ederek muvafakat ettiği (uygun düştüğü) hadistir. 16) Müdrec Müdrec: Metninde veya senedinde kendine ait olmayan bir fazlalık görülen hadistir . Metindeki idrac çoğu zaman hadisin sonunda olur. Hadise kendi sözlerini katan bazı raviler, bunu hadisi izah ve tefsir etmek (açıklamak) için yaparlar. Bu kabil (tür) idrac bazen hadisin başında veya ortasında olur. Hadisin baş tarafında olan idrac, ortasında olan idrac'dan daha çoktur. Müdrec olan kısım birkaç şekilde bilinir: 17) Müselsel Hadis Müselsel Hadis: Müsned ve muttasıl olup, içinde tedlis bulunmayan ve rivayet şekli hakkında Rasulüllah (as)'a varıncaya kadar her ravinin bir önceki raviden naklettiği birbirinin aynı sözlerin ve hareketlerin senedinde tekrar edildiği hadistir. (Tedlis: Bir ravinin muasırı olup görüşmediği veya görüştüğü halde hadis almadığı bir şeyhten işitmişcesine rivayette bulunmasına denir). (Muasır: Aynı asırda, aynı devirde yaşayan kişi). 18) Musahhaf Hadis Musahhaf Hadis: Muharref gibi isnad veya metninde bir kelimesinin değişmesiyle rivayet edilen hadise denir. (Muharref: Genellikle ibareleri değiştirilerek rivayet edilmiş hadislere denir). ALTINCI FASIL MEVZU' HADİSLER VE UYDURMA SEBEBLERİ Sahih rivayeti, uydurmasından ayıracak maddelerin en meşhurları aşağıdaki beş maddedir. (Fasih: 1- Bir dilin kaidelerine ve inceliklerine uyarak konuşan; açık anlaşılır ve düzgün konuşan kişi. 2- Fesahata uygun söz). (Fesahat: Sözün kelime, mana, ahenk ve sıralama yönlerinden kusursuz olması. Dilin doğru, düzgün, açık ve akıcı şekilde kullanılmasıdır). (Rekaket: İfadenin zayıf olması hali, selametin zıddı). (Tevil: Bir söz veya hareketi görünen manası dışında yorumlamaya denir). (Müşahede: Rü'yet (basiret, isabetli düşünme hassası (hususiyeti)). Hadis uydurma hareketi, hi |
|
<font color=RED>“Bilginin elde edilmesi... bizi iyiye ulaştıracaktır.”[/COLOR]
|
|
kral
Administrator Joined: 08-03-2006 Status: Offline Points: 1323 |
Post Options
Thanks(0)
|
KÜLLİYATLAR
I-SÜNNİ KÜLLİYAT (Hicri 200-300 lü Yıllar)
Konularına Göre:
Musannefler:
ö.179 Malik ibnu Enes (Bak:Özgün Rivayet Kolleksiyonları) ö.211 Abdurrezzak ibnu Hemmam
Cami'ler:
ö.256 el-Buhari ö.261 Müslim ö.279 et-Tirmizi
Sünenler:
ö.275 Ebu Davud ö.303 en-Nesai ö.273 İbnu Mace ve es-Sünen'i ö.255 ed-Darimi ö.384 el-Beyhaki ve es-Sünenu'l-Kübra ö.385 ed-Darekutni ve es-Sünen
Ravilerine Göre:
Müsnedler:
ö.204 et-Tayalisi ö.241 Ahmed ibnu Hanbel ve Müsned ö.292. Ebu Bekir el-Bezzar ve Müsned ö.306 Ebu Ya'la el-Musili ve Müsned
Mu’cemler:
ö.360 Taberani ö.311 İbnu Huzeyme ve es-Sahih ö.354 İbnu Hibban ve es-Sahih ö.406 el-Hakim ve el-Meüstedrek
el-BUHARİ'DEN ÖNCE ÖLENLER
Ebu Davud Süleyman ibnu Davud ibnu Carut et-Tayalisi ö.204
Toplam 2767 hadis içermektedir.
Abdurrezzak ibnu Hemmam Ebu Bekr , Abdurrezzak ibnu Hemmam ibnu Nafi es-San'ani. Ö.211
126 da Sana da doğdu. el-Musannef’i kalema aldı.
Ahmed ibnu Hanbel ibnu Hilal eş-Şeybani ve Ebu Abdullah el-Mervezi el-Bağdadi ö.241
Şeyban Kabilesine mensup. 164 de (R.Evvel) Bağdat'da doğdu. 186 da Basra'ya geldi. Şam, Hicaz, dolaştı. Sonra Kufe, Vasıt, Mekke ye gitti .Mekke'de eş-Şafii'den ders aldı.. 198 de haccetti. Abdurrezzak es-San'ani'den ders almak için Yemen'e gitti. Sufyan ibnu Uyeyne'den ders dinledi. 204 de Bağdat'da ders okutmaya başladı. el-Buhari, Müslim, Ebu Davud, oğulları Abdullah ve Salih kendinden hadis naklettiler. Me'mun devrinde 18 ay hapis yattı. 150 görevli tarafından kırbaçlandı, bileği kırıldı. el-Mihne ile sınandı. ez-Zehebi "Siyeri A'lamü’n-Nübela'da O'nun hayatı hakkında 50 sayfa yazar. Ebu Zur'a:" ibnu Hanbel'in 12 deve yükü kitabı vardı. Onların hepsini kalbinde muhafaza ederdi ve bir milyon hadisi ezbere biliyordu." el-Müsned: el-Albani'nin Fihrist’ine göre 904 sahabeden nakledilen mükerrerleriyle beraber 40 bine yakın hadisi içerir.[1] Eseri 200-228 yılları arasında telif etti. Bunları 750.000 hadis içinden seçtiği ve 30 bin hadis içerdiği ve içerisine kendisiyle ihticac edilen hadislerden başkasını koymadığı nakledilir.[2] İbnu'l-Cevzi el-Mevzuat'ında el-Müsned'den bir çok hadis almıştır.Kendisini bir çok alim bu hadislerden dolayı muaheze eder. Hafız İbnu'l-Hacer, içerisinde bütün hadisler hakkında müelliflerin sıhhat şartına uymadığı el-Muvatta ve Süneni-Erbaa gibi kitaplardan mevzu hadisleri ayıklayarak mükemmel bir şekilde tashihe tabii tuttuğu gibi aynı tarzda, bunun da tahkikini yaparak içerisindeki bütün hadislerden uydurma şüphesini uzaklaştırmaya çalışmıştır. O'nun el-Müsned’i başta bilinen on imamın Müsnedi olmak üzere, bununla beraber oğlu Abdullah'ın ve O'nun ravisi olan Ebu Bekr el-Katii'nin ziyadatları da dahil, 18 Müsned’i içerir. el-Müsned'de el-Buhari ve Müslim'in es-Sahih’leri üzerine zaid olan hadisler, Süneni-Ebu Davud ve et-Tirmizi'deki Zaid hadislerden daha zayıf değildir. Hafız Ebu'l-Fadl el-Iraki, [3] koca Kitab’ında sadece 9 hadisin mevzu olduğunu söyler. "el-Müsned'de zayıf hadislerin çokluğu bir gerçektir. Hatta onun içinde bir cüz halinde cemettiğim mevzu hadisler bile vardır."Ama talebesi İbnu Hacer O'nun görüşüne katılaz. Hafız İbnu Hacer:"el-Müsned'de üç veya 4 hadisten başka aslı olmayan hiçbir hadis yoktur. Bunlardan birisi de, "O, cennet'e emekliye emekliye girecektir" şeklinde rivayet olunan Abdurrahman ibnu Avf hadisidir. Bu da, İbnu Hanbel'in katibine atmasını emredip de katibin sehven kaydetmiş olmasına hamletmek suretiyle mazur görülmüştür. (.....) O'nun el-Müsned'indeki, el-Buhari ve Müslim'in es-Sahih’leri üzerine zaid olan hadisler Süneni Ebu Davud ve Süneni et-Tirmizi'deki es-Sahiheyn üzerine zaid olan hadislerden daha zayıf değildir (....) eğer bir hadis Ahmed'in el-Müsned’inde bulunuyorsa, onu başka Müsnedlere isnad etmek gerekmez. "[4] İbnu’l-Cevzi'in uydurma dediklerini müdafaa eder. es-Suyuti bu hadisler üzerine ez-Zeylu'l-Muhammed ale'l-Kavli'l Müsedded'i yazdı. el-Heysemi. "Şüphesiz İbnu Hanbel'in el-Müsned'i, sahih olma yönünden diğerlerinden daha sahihtir. Hadislerin çokluğu ve siyakının güzelliği hususunda onun el-Müsned’ine hiçbir Müsned kitabı denk olamaz."[5] es-Suyuti:"Ahmed'in el-Müsned'indeki hadislerin tamamı makbuldür. Çünkü ondaki zayıf hadisler bazen hasen derecesine yaklaşmaktadır."[6] İbnu's-Salah O'nun Kitabını Sünenlerden üstün sayar. Şu hadis sahifeleri el-Müsned'de korunmuştur: -Hemmam ibnu Mühebbih -Abdullah ibnu Amr ibnu el-As -Semure ibnu Cündeb -Ebu Seleme
Hafız Nasıruddin ibnu Züreyh el-Müsned'i bablara göre tasnif etti. Daha sonra Hafız Ebu Bekr ibnu el-Muhib bunu Esmau'l-Mukıllın adlı eserde alfabetik sıraya göre tertip etti. İbnu Hanbel'in oğlu Hafız Ebu Abdurrahman Abdullah el-Bağdadi (ö.290) O'nun el-Müsned’i üzerine yazılmış bir Zevaid'i vardır. Bu eser Hacim bakımından el-Müsned'in dörtte biri kadardır. Aynı şekilde Abdullah'ın, babasının Kitabu'z-Zühd adlı eseri üzerine tasnif ettiği bir Zevaid’i vardır. İmam Hafız Ebu Bekr Muhammed ibnu el-Hafız Ebu Muhammed Abdullah el-Makdisi el-Müsned'i alfabetik sıraya göre tertip etti. Şeyh Ahmed Şakir ve Şeyh Abdurrahman el-Benna el-Müsned’i fıkhi ve ilmi bablarına göre tertip ettiler.
ed-DARİMİ Ebu Muhammed Abdulla ibnu Abdurrahman ibn el-Fadl ibnu Behram ibnu Abdussamed et-Temimi es-Semerkandi ed-Darimi ö.255
Temim kabilesinin büyük bir boyu olan Darim ibnu Malik'e nisbet edilmiştir.[7] 181 de Semerkant'ta doğdu.[8] Hilm, Dirayet, Zeka, Hıfz, İbadet ve Zühd bakımından darbı meseldi. Mısır, Şam, Irak, Haremeyn' i ziyaret etti. Semerkand'da Hadis ve Asar ilmini ortaya koymuş ve uydurma hadislere karşı mücadele etmiştir .Semerkand'da kendisine yapılan Qadılık teklifini reddetti. Sultan çok ısrar etti.Tek bir hüküm verdikten sonra istifa etti. Şeyhleri: Ebu Müsehher, Mervan ibnu Muhammed, Abdulvehhab ibnu Said el-Muğni, en-Nadr ibnu Şemil, Yezid ibnu Harun, Said ibnu Amir ed-Dabi, Cafer ibnu Avn, Zeyd ibnu Yahya ibnu Abid ed-Dımeşki, Vehb ibnu Cerir, Halid ibnu Mahled. O'ndan rivayet edenler: el-Buhari, el-Cami dışındaki eserlerinde, Müslim, Ebu Davud, et-Tirmizi, en-Nesai es-Sünen’lerinin dışında, Hasen ibnu Sabah el-Bezzar, Ebu Zür'a, Ebu Hatim, Baki ibnu Mahled, Ömer ibnu Muhammed el-Buceyri, Cafer ibnu Muhammed el-Furyabi, Abdullah ibnu Ahmed ibnu Hanbel, İsa ibnu Ömer ibnu el-Abbas es-Semerkandi vd.leri. Şehadetler: Muhammed ibnu Abdullah ibnu Bekir: "Abdullah, hafıza ve takva yönüyle bizden üstündü." Abdurrahman ibnu Ebu Hatim:" Babamı, -Abdullah ibnu Abdurrahman es-Semerkandi, zamanındaki insanların imamıdır" derken işitiim" Zahir el-Hatib es-Semerkandi:" Ben Ahmed ibnu Hanbel'in yanında idim, Bir ara Abdullah ibnu Abdurrahman'ı anarak şöyle dedi: O tam bir seyyiddir. Sonra şöyle devam etti: Bana küfür teklif edildi, ben küfrü kabul etmedim. O'na ise dünya teklif edildi de o dünyayı kabul etmedi. Ahmed ibnu Hamid: "Reca'e ibnu Merci'yi "Ben Ahmed ibnu Hanbel'i, İshak'ı, İbnu'l-Medeni ve eş-Şaz Kuni'yi gördüm. Fakat Abdullah'dan daha hafızını görmedim, derken işittim." Ebu Said el-Ceriri Ömer ibnu'l-Hasen, beldeleri zikrederek: "Ben, Mısır ve Şam'da bulundum. İlim Ehli’nden hiçbir kimseyi görmedim ki, Reca'e ibnu el-Merci'yi ve Muhammed ibnu İsmail el-Buhari'yi tanımadıkları halde, Abdullah ibnu Abdurrahman'ı tanımasınlar" demiştir. Ebu Hamid ibnu'ş-Şarki: Horasan ancak beş tane hadis İmamı çıkarmıştır. Bunlar da: Muhammed ibnu Yahya, Muhammed ibnu İsmail el-Buhari, Abdullah ibnu Abdurrahman, Müslim ibnu Haccac ve İbrahim ibnu Ebu Talib'dir." Ebu Muhammed Ca'fer b.Muhammed el-Ümmi:"Hafız Recea'yi: "Nebi nin hadislerini Abdullah ibnu Abdurrahman'dan daha iyi bilen hiçkimseyi bilmiyorum"derken işittim. Abdullah ibnu Ahmed b.Hanbel: "Babama: Ey babacığım, el-Huffaz ne demektir? diye sordum. Babam: Ey yavrucağım, onlar Horasan Ehli’nden yanımızda kalan gençlerdi. Fakat dağılıp gittiler, dedi. Ben, Onlar kimlerdi dedim."Şu Buhara’lı Muhammed ibnu İsmail, Ebu Zur'a'yı kasdederek şu Razi'li Abdullah ibnu Abdulkerim, Semerkand'lı Abdullah ibnu Abdurrahman ve şu Belh'li el-Hasen ibnu Şüca idi dedi. Ben:"Bunların en hafızı kimdi? dedim. Babam:"Ebu Zur'a en güzel ve en düzgün konuşanlarıydı. Muhammed ibnu İsmail'e gelince o hadisi en iyi bilenleriydi. Abdullah ibnu Abdurrahman'a gelince o hafızası en sağlam olanlarıydı. Hasan ibnu Suça'ya gelince o da babları en iyi cem ve tasnif edeniydi" dedi. Bündar:"Dünyadaki hafızlar dört kişidir. Onlar:Rey'de Ebu Zur'a, Nisabur'da Müslim ibnu'l-Haccac, Semerkand'da Abdullah ibnu Abdurrahman ve Buhara'da Muhammed ibnu İsmail'dir." Ebu Hatim er-Razi:" Irak’lıların en alimi el-Buhari, bugün Horasan’lıların en alimi Muhammed ibnu Yahya, en çok vera sahibi olanları Muhammed ibnu Selim ve en sika ve huccet olanları ise ed-Darimi'dir." dedi. en-Nevevi: "ed-Darimi zamanındaki Müslümanların Hafızlarından bir tanesiydi. Fazilet ve hafızasına çok az insan yetişebilirdi." İshak, şu 4 alimden şöyle duyduğunu aktarır: Muhammed ibnu Abdullah ibnu Müberredel-Mahremi: "Ey Horasan’lılar, Abdullah ibnu Abdurrahman aranızda olduğu müddetce başkasıyla meşgul olmayınız." Said el-Eşec: "Abdullah ibnu Abdurrahman bizim imanımızdır." Osman ibnu Ebi Şeybe:"Muhakkak ki Abdullah ibnu Abdurrahman, zeka, basiret, hafıza, nefsini muhafaza bakımından insanların tasvib ettiği bu vasıfların daha yükseğine sahiptir." Şüreyh ibnu Yusuf el-Bağdadi:"Ey Horasan’lılar, Abdullah ibnu Abdurrahman aranızda olduğu müddetce ne mutlu size" Ölümü: 255 de Merv'de (8 Zilhicce ikindi vakti) vefat etti. İshak ibnu Ahmed şöyle anlatır: "Biz Muhammed ibnu İsmail el-Buhari'nin yanındaydık. O sırada kendisine, içerisinde Abdullah ibnu Abdurrahman'ın ölüm haberi yazılı bir mektup getirildi. Bunun üzerine el-Buhari başını önüne eğdi, gözyaşları iki yanağı üzerine dökülerek başını kaldırdı ve Allah'a istirca edip:"İnna lillah ve inna ileyhi raciun" dedikten sonra şu şiiri okudu: Şayet yaşamın devam ederse, bütün sevgililerin birer birer yok olmasına üzülürsün de Nefsinin yok oluşu daha acı olduğu halde buna hiç önem vermezsin." es-Sünen: el-Müsned diye meşhur oldu.Oysa sahabe isimlerine göre tertib edilmedi. es-Suyuti:" ed-Darimi'nin el-Müsned’i, Müsned değildir. Belki bablara göre tertip edilmiş bir kitaptır. Bazı muhaddisler ona es-Sahih adını vermişlerdir."[9] es-Sünen'de pek çok sülasiyyat[10] yer alır. İbnu's-Salah, Nevevi, İbnu Hacer el-Askalani 6.Kitab olarak onu daha layık görürler. Diğer eserleri: et-Tefsir el-Cami KÜTÜBÜ HAMSE
el-BUHARİ: Ebu Abdullah Muhammed ibnu İsmail ibnu İbrahim ibnu el-Muğire el Cu'di el-Buhari el-Farisi ö.256
194 Buhara doğumlu. (13 Şevval cuma). Dedesinin babası el-Muğire Buhara Valisi el-Cufi Sa'd, el-Asire ibnu Mazhac vasıtasıyla Müslüman oldu.[11] Bir çok beldeye yaptığı er-Rıhle ile rivayet topladı. Mekke'de yazmaya başladığı Kitab’a 16 yıl Basra ve diğer beldelerde devam etti. Eser Buhara'da tamamlandı. Buhara yakınlarında Hartenk'te öldü (256 Ramazan Bayramı Gecesi).
Tahsil Hayatı: Bağdat'a vardığı zaman Muhaddisler O'nun geldiğini işitince toplandılar ve 100 hadis seçmeye karar verdiler. Bu amaçla, bir senedin metnini başka senedin içine ilave ederek böylece sened ve metinleri değiştirilmiş yüz tane hadis meydana getirdiler. Bunları her birine onar hadis olmak üzere on kişiye taksim ettiler. Ve onlara, el-Buhari'nin bulunduğu meclise geldiler. Artık halk toplanınca bu on kişiden her biri içeri girerek kendisine verilen hadislerden birini okudu ve O'na doğru olup olmadığını sordu. el-Buhari hepsine de bilmiyorum, diye cevap verdi. Sonra ilk adama dönerek: "Senin birinci hadisine gelince, onun doğrusu şu, ikincisininki şu" diyerek doğrularını aktardı. Horasan, Cebal, Irak, Hicaz, Şam ve Mısır'da bulunan Muhaddislerden hadis yazmıştır.10 yaşında iken hadis tahsiline başladı, 11 yaşında hadis otoritelerine karşı reddiyeler yazmaya başladı.
Hadis aldığı Raviler: Mekki ibbu İbrahim el-Belhi Abdan ibnu Osman el-Mervezi Ubeydullah ibnu Mus'a el-Absi Ebu Asım eş-Şeybani Muhammed ibnu Abdullah el-Ensari Muhammed ibnu Yusuf el-Firyabi Ebu Nuaym el-Fadl İbnu Dükeyn Ali ibnu el-Medeni Ahmed ibnu Hanbel Yahya ibnu Main İsmail ibnu Ebi Üveys el-Medeni
el-Cami' el-Müsned es-Sahih el-Muhtasar min umuri Resulullahi ve sünenihi ve eyyamihi "el-Buhari'nin zihnine sahih hadisleri toplama arzusunu sokan ve bu hususta O'nun azmini takviye eden şey, hadis ve fıkıhta Mü'minlerin Emiri lakabına layık hocası İshak ibnu Raheveyh'tir. el-Buhari der ki: "İshak ibnu Raheveyh'in yanındaydık. Şöyle dedi :"Keşke sünneti ihtiva eden muhtasar bir kitap oluştursanız. " O'nun bu arzusu zihnimde yer etti ve "el-Cami es-Sahih"i telife başladım. Bu Kitabı 600 bin hadisin arasından seçtim."[12], [13]"Camiu’s-Sahih'i Mescidu'l-Haram'da tasnif ettim. Hiçbir hadisi iki rekat namaz kılmadıkca içerisine koymadım."[14] Mescidi Haram'da bablara ayırdığı, Ravzai-Mutahhara'da Nebi'nin kabri ile minberi arasında asıllarını ve müsveddelerini temize çektiğini kasdeterler. Sonra sahihleri toplar, Haremeyn'de ve seyahati esnasında uğradığı diğer beldelerde bunları uygun olan bab'larına yerleştirir.16 sene uğraştı. Müslim O'nu şöyle anar."Ey Üstadların üstadı, muhaddislerin efendisi ve hadis illetlerinin tabibi" Etkilendiği bir de rüyadan bahseder:"Rü'yam'da, elimde kendisiyle Rasulullah'ı serinletmeye çalıştığım bir yelpaze olduğu halde, kendimi Resulullah a. ın huzurunda duruyormuş gibi gördüm. Sonra bunu rüya tabir edenlere sordum, bana:" Sen Rasulullah'ın hadislerini mevzuu hadislerden muhafaza edeceksin" dediler. İşte bu iki şey beni,"Camiu’s-Sahih'i tasnif etmeye sevk etti." "Bu Kitap’ta sadece sahih hadislere yer verdim. Bıraktığım sahih hadisler daha çoktur."[15] "Ezberimde 100 bin sahih, 200 bin gayri sahih hadis vardır."[16] el-Hatib el-Bağdadi: "el-Buhari bir gün şunu söyledi: "Nice hadisler vardır ki Basra'da duymuş , Şam'da yazmışımdır .Yine nice hadisler vardır ki Şam'da duymuş, Mısır'da yazmışımdır." O'na "Ey Eba Abdullah, tamamını mı? diye sorulunca sukut etti."[17] Muhammed ibnu Ezher es-Sicistani:" Süleyman ibnu Harb ile el-Buhari'nin de bulunduğu bir mecliste oturuyorduk. O, dinliyor fakat yazmıyordu. "Niçin yazmıyor?" diye sorulunca biri: "Buhara'ya döndüğünde ezberinden yazar." dedi.[18] İbnu Hacer: "el-Buhari'nin ilginç taraflarından birisi de tek bir isnadla iki farklı lafız rivayet etmesidir. " der. [19] Ebu İshak el-Mustemli(ö.374): "el-Buhari'nin kitabını, Muhammed ibnu Yusuf el-Firabri'nin yanında bulunan aslından kopye ettim , ancak nihai şeklini almamış yalnız bazı hadislerin temize çekilmiş olduğunu, bazı bablarda bir şey bulunmadığını, bazı hadislerinse bablarının belirlenmemiş olduğunu gördüm . Bunların bazılarını bazılarına ilave ettik." der. el-Firebri: "el-Buhari'nin Kitabını 90.000 kişi dinledi.Fakat benden başka O'ndan hadis rivayet eden kimse kalmadı." Ebu İshak'ın beyanını doğru bulan Ebu'l-Velid el-Baci şöyle der: "Sözün doğruluğu şunu göstermektedir: Ebu İshak, Ebu Muhammed, Ebu Heysem ve Ebu Zeyd nüshalarını aynı asıldan kopya ettikleri halde, rivayetlerinde takdim tehirden doğan ihtilaflar vardır. Bu da onlardan her birinin, herhangi bir yerdeki bir hamişi veya ekli bir kağıdın içeriğini kendi takdirlerine göre kitabın bir yerine yerleştirmiş olmalarından ileri geliyor. İki veya daha fazla bab'ın, aralarında hiçbir hadis olmadan birleştirilmiş olmaları da bunu açıklamaktadır.[20] İbnu Hacer :"el-Buhari nüshalarının hiçbirinde, Aşerei-Mübeşşere'den olan Abdurrahman ibnu Avf ve Said ibnu Zeyd'e ilgili bablarda tek bir hadis dahi bulamadım. Said ibnu Zeyd'in islam’a girişinin, siret bablarının başında zikredilmesi bunu değiştirmez. Kanaatimce bu, el-Buhari'nin Kitabını nakleden ravilerden kaynaklanan bir durumdur. Zira defalarca belirtildiği üzere, el-Buhari Kitabını müsvedde halinde bırakmıştır. Nüsha ravilerinin "Fazailu's-Sahabe" babında zikrettikleri Sahabe isimleri fazilet bakımından üstünlük, İslam' a girişte öncelik, yaşlılık gibi sahabenin tertibine riayet edilmesi gereken hususlara riayet edilmeksizin sıralanmıştır. Bu hususlardan birine dahi riayet edilmemesi, her sahabinin tercemei halinin başlı başına yazıldığına ve Kitabı nakleden ravilerin bu hususlardan bazılarını bazılarına uygun görmesine göre eklediklerine delalet etmektedir."[21] Kitabın orjinalliği ilk defa yalnızca sahihleri toplama iddiasıdır. Kitaba Sahabe kavilleri ve Tabiin fetvaları da alınmadı. Bu nedenle es-Sahih Kitabların ilki olarak bilinir. el-Buhari'nin Müslim'le ittifak ettiği 32 rivayet ile el-Buhari'nin yanlız kaldığı 78 rivayetin hafızlarca tenkid edildiğini söyler İbnu Hacer. el-Buhari'nin 430 ravisini Müslim kullanmamıştır. Bunlardan 80 i hakkında zayıflatıcı konuşmalar yapılmıştır. Birde mercuh ravileri vardir ki İbnu Hacer bunlar hakkında 65 sayfa tutan bir savunma yapar. Müslim'in ise el-Buhari'de bulunmayan 620 ravisi vardır. Bunlardar 160 hakkında zayıflatıcı konuşmalar yapılmıştır. İki es-Sahih’te yer alan 210 hadis tenkide maruz kaldı. Bunların 80 kadarı el-Buhari'nin gerisi de Müslim' indir. [22] Bu eleştirmenlerden biri ed-Darekutni'dir. Şöyle der İbnu Hacer: "Bunlar sıhhatları üzerinde tartışma olan hadisler olup Kitab'ın diğer bölümlerinde yer alan hadisler kadar kabul görmemiştir."[23](age). R. Rıda "İbnu Hacer'in bu hadisler hakkında söylediklerinde düşününce bunların daha çok senette müşkil olan hadisler hakkında olduklarını görürsünüz... Ama bizzat "Fethu'l-Bari" okunduğunda, Kitapda manalarında müşkillik bulunan veya diğer haberlerle çelişen bir çok hadisin bulunduğunu ve İbnu Hacer'in bazen hoşa gidecek bazen de gitmeyecek biçimde müşkilleri çözümlemek, çelişkili hadisleri cem edebilmek için uğraştığını göreceksiniz."[24] A. Emin: "el-Buhari'nin rivayette bulunduğu ravilerden bazıları sika değildir. Hadis hafızları Buhari'nin sened zincirlerinde yer alan yaklaşık 80 raviyi zayıf olmaları itibarıyla tenkid etmişlerdir. Aslında bu oldukca büyük bir sorundur. Zira ravilerin gizli hallerine muttali olmak imkansızdır. Evet açıktan bir hata yapanın hükmünü vermek kolaydır. Ama durumu mestur bir ravinin hükmünü nasıl belirleyeceğiz? Sonra cerh ve ta’dil imamlarının raviler hakkındaki kanaat ve yargıları büyük farklılık arzetmektedir. Bazılarının sika gördüğünü, diğerleri yalancı olarak görmektedir. Onları bu farklılaşmaya iten psikolojik amillerin sınırı yoktur. Bütün bunlar bir yana, bizzat Muhaddisler Cerh ve ta’dil kuralları üzerinde müttefik değildirler. Bazıları Bid'at Ehli kabul edilen Mu’tezili, Harici vd. ravilerin hadislerini almayı mutlak olarak reddederken, diğerleri söz konusu ravilerin bid'atleriyle ilgili olmayan hususlardaki hadislerini kabul etmektedirler. Üçüncü bir anlayışa göre ise, eğer bu kişiler bu bid'atlerine çağrıda bulunuyorlarsa rivayetleri kabul edilmez, eğer çağırmıyorlarsa kabul edilir. Beri yandan muhaddislerin bir bölümü sert davranarak yöneticilerle ilişkisi olan ve kendilerini dünyaya kaptıran ravilerin rivayetlerini adalet ve zabtları ne olursa olsun kabul etmezken, bazıları bunda bir beis görmemektedir. Bazı muhaddisler çok aşırı giderek bir şakayı rivayet eden kişinin rivayetlerini kabul etmemişlerdir. Örneğin Basra'da bir takım başı boş kimselerin yola para koyup gizlendiklerini ve yoldan geçen birinin parayı almak için eğildiğinde bağırarak onu utandırdıkları ve güldüklerini rivayet eden bir kişinin yaptığı rivayetleri kabul etmemektedirler. İşte tamanını zikretmenin oldukca vakit alacağı bu sebeblerin tümü Muhaddislerin raviler hakkında çok farklı kanaatlere sahip olmalarına yol açmıştır. Tabiatıyla onların ravinin şahsiyeti üzerindeki ihtilafları, o ravinin rivayetinin sıhhatini ve kabulu hususunda da ihtilafa düşmelerine yol açmıştır. Bunu belki en güzel açıklayan misal şudur: "Dünyayı hadis ve tefsirle dolduran İkrime hakkında büyük ihtilaflar oldu. Bazıları Harici olduğunu söyleyerek onu yalancılıkla itham etti ve yalancılığı hakkında bir çok haberler rivayet etti. Said ibnu el-Müseyyeb şöyle der azadlısı Burd'a :"Sakın İkrime'nin, İbnu Abbas'a söylediği gibi sen de benim hakkımda yalan söyleme. Said O'nun birçok hadisini yalan olarak niteledi. el-Kasimii der ki: "İkrime sabah söylediği bir hadise akşam muhalefet eden bir yalancıdır. "Bazıları ise onu sika ve adil görür. et-Taberi O'na tam manasıyla güvenmiş tefsir ve tarihinde O'nun ve söz ve rivayetleriyle doldurmuştur. Ahmed ibnu Hanbel, İshak ibnu Raheveyh, Yahya ibnu Main O’nu sika gördüler. el-Buhari'de O'nu sika gördü. Müslim ise O’ndan sadece Hac ile ilgili bir hadis aldı ama bu hadisin Said ibnu Cubeyr hadisi ile takviyesi de vardır."[25] ez-Zehebi şöyle yazar:" Ebu Amr Hamdan der ki: İbnu Ukbe'ye el-Buhari ve Müslim'in hangisinin daha iyi hafız olduğunu sordum. Dedi ki: "İkisi de alimdi... el-Buhari, Şam’lılar hususunda hata edebilir, çünkü o, onların kitaplarını aldı ve inceledi. Muhtemelen ravileri ,bir yerde künyesiyle, başka bir yerde ismiyle zikderip farklı kişiler olduğunu zannedebilir. Müslim'e gelince, O, sened illetlerinde pek az hata yapar. Çünkü O Sahabe kavillerini ve mürselleri değil, yalnızca senedi muttasıl/müsned olanları yazdı."[26] Hakim Ebu Abdullah şöyle diyor: "el-Buhari 250 de Nişabur'a geldi. Halk hadis dinlemek için akın akın yanına geliyordu. Bir gün adamın biri kendisine Qur'an'ın lafız olup olmadığını sordu. el-Buhari şu cevabı verdi: "Fiillerimiz mahluktur. Lafızlarımız da fiillerimizin bir parçasıdır." O'nun bu sözü büyük ihtilafa yol açtı. Çok geçmeden Muhammed ibnu Yahya halkı O'nun aleyhinde kışkırtarak: "Bunu kim söylerse o bidatcıdır. Onun ne meclisinde oturulur, ne de kendisiyle konuşulur." dedi Halk, el-Buhari'nin meclisine gidenleri bid'atcılıkla itham eder olmuştu. Aynı görüşte olan pez kişi gelip gidiyordu. Müslim ibnu Haccac ve Ahmed ibnu Seleme idi bunlar. Bir defasında İbnu Yahya, Müslim'e hitap ederek: "Dikkat edin. Qur'an’ın yaratılmış olduğunu söyleyen, meclisimize oturmasın." dedi. Bunun üzerine Müslim ridasını sarığının üzerine kaldırdı ve ayağa kalkarak ondan yazdığı şeyi kendisine gönderdi. el-Buhari, hayatının tehlikeye düşmesinden endişelenerek Nisabur'dan ayrıldı."[27] Müslim'de"lafız yaratıldı" mezhebindendir. el-Buhari'nin kitabını rivayet eden ravilerin kitabındaki hadis sayıları farklıdır. el-Iraki'nin ifadesine göre el-Firabri'nin nüshasında İbrahim ibnu Ma'kel'in nüshasından 200 hadis fazladır. en-Nesei'nin nüshası da Hammad ibnu Şakir'in nüshasından 100 hadis fazladır.[28] İbnu Hacer'e göre tekrarsız mevsul hadisler 2602, merfu muallak hadisler 159 tanedir. Toplam 2761 eder. Aynı kişi bir başka sayfada ise toplam sayıyı 2761 olarak verir.[29] İbnu el-Cevzi Sahiheyn'de yer alan ama amel etmediği hadisleri sıralar.[30] el-Ayni der ki: "el-Buhari'nin eserinde yer alan bir grup raviyi önceki ulema cerhetmiştir." ibnu es-Salah der ki: "el-Buhari'nin nakilde bulunduğu bazı raviler öncekiler tarafından cerhedilmiştir .İkrime, İsmail ibnu Ebi Uveys, Asım ibnu Ali, Amr ibnu Merzuk vd. bunlara örnektir.[31] el-Buhari , Ehli-Beyt' imamlarından hadis naklinden sakınmıştır. Bunu, Abdulhüseyn Şerefuddin şöyle belirtir: "Bundan daha da acısı, el-Buhari aşağıda ismi geçen ve bazılarıyla aynı çağda yaşamış olduğu Ehli Beyt mensuplarından tek bir hadis dahi rivayet etmemiştir: el-Kazım er-Rıza el-Cevad el-Hadi ez-Zeki el-Askeri Hasan ibnu Hasan Zeyd ibnu Ali ibnu el-Hüseyn Yahya ibnu Zeyd Muhammed ibnu Abdullah en-Nefsun Zekiyye İbrahim ibnu Abdullah Hüseyen ibnu Ali ibnu Hasan ibnu Hasan Yahya ibnu Abdullah ibnu Hasan İdris ibnu Abdullah ibnu Hasan Muhammed ibnu Cafer es-Sadık Muhammed ibnu İbrahim ibnu İsmail ibnu İbrahim ibnu Hasan ibnu Hasan Kasım ibnu Ali ibnu Ömer el-Eşref ibnu Zeynel Abidin Abdullah ibnu Hasan Ali ibnu Cafer el-Arizi Hasan el-Mücteba Ama o Ali'yi öldüren ibnu Mülcem için şiir yazan Ömer ibnu Hattan'dan hadis nakletti.
Sırf Arş sahisi'nın rızasına erişmek için darbeyi indiren muttaki Allah katında en ağır tartılan biri olarak bir gün O'nu zikredrim."[32]
Kitap yazarları sıhhat şartlarını kendileri sıralamamışlardır, onların kitaplarını tetkik edenler uyguladıkları metodları anlamaya çalışmışlardır. el-Hazimi:" el-Buhari'nin şartlarından biri de, hadisin Rasul a. ulaşıncaya kadar, her defasında iki adil raviden naklolunması gerektiği sözünün geçersizliği: Bu, Sahih kitabını çok iyi incelememiş birinin varacağı hükümdür. Eğer Kitabı tam manasıyla tetkik etseydi bu iddiasını çürüten çok sayıda hadis bulacaktı. el-Hakim'in buna benzer bir qavline gelince bu her açıdan gayri sahih bir qavildir. Eğer meseleye bir de ters tarafından bakıpda hüküm verseydi daha oturaklı bir yargıya sahip olurdu. Benim kanaatimi el-Hakim'den daha güçlü bir muhaddis olan Ebu Hatim ibnu Hıbban el-Busti de paylaşmış ve şöyle demiştir: "Haberlere gelince hepsi de Ahad haberlerdir. Zira Rasul a.dan, O'na varıncaya kadar her defasında iki adil ravi tarafından naklolunan tek bir hadis dahi yoktur. Bu mümkün değildir. Bu durumda haberlerin tamamının ahad oldukları subut bulmaktadır. İki adil ravi tarafından rivayeti şart koşanlar bununla hadislerin ancak ahad kaynaklı rivayet edildiğini söyleyerek onları terketmeyi amaçlayanlardır." Haberlerin çıkış ve geliş yollarını tetkik edenler İbnu Hıbban'ın sözünün gerçeğe daha yakın olduğunu göreceklerdir.[33]. Müslim'in Cihad Kitabında naklettiği Beni Kurayza hadisinde hadisesinde bahsedilen namaz öğle namazıdır. Oysa aynı hadis el-Buhari'nin tüm nüshalarında ikindi namazı olarak geçer. "Hiç kimse Benu Kurayza'ya varmadan ikindi namazını kılmasın." Bilindiği üzere el-Buhari mana ile rivayette beis görmemektedir.
Senedin Bitişmesi: Ravilerin ashabları değişik tabakalara ayrılır. ez-Zühri üzerinde örneklersek: 1.Tabaka: Malik, Süfyan ibnu Uyeyne 2.Tabaka: el-Evzai, el-Leys, İbnu Sa'd (Müslim bunlardan da hadis alır.) 3.Tabaka: Ca'fer ibnu Bürkan, Zem'a ibnu Salih
R. Rıda : Sahihi-Buhari'de yer alan hadislerin bütün itibarıyla mevcud hadis kitaplarının hepsinden daha sıhhatli olduğu kuşkusuzdur. Bu sıhhat sıralamasında el-Buhari'nin ardından Müslim gelir. Şurası var ki, diğer hadis derlemelerinde bu ikisinin bazı hadislerinden çok daha sıhhatli hadislerin bulunduğu da kuşkusuzdur. el-Buhari ve diğerlerinin dönemlerinde rivayet edilen yüzbinlerce hadisi terketmeleri de bunu teyid eder. Onlar bu kadar hadisi yalnızca sahih hadisleri kabul ettikleri için terketmişlerdir: Mana yoluyla rivayet edilen bazı el-Buhari hadislerinin uydurma ulabileceği iddiasına gelince, böyle bir iddia doğru olmayıp, ispatlanması gerçekten zordur. Ama el-Buhari metinlerindeki bazı hadisler, uydurma alamati sayılan bazı unsurlardan hali olmayabilir. Örneğin el-Cassas ve Abduh gibilerin, "Zalimler: " Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dedi ayetine dayanarak inkar ettikleri "Rasul a.in büyülenmesine dair (el-Buhari/Tıbb, İbnu Hanbel el-Müsned) hadis bu türdendir.. Bunun yanısıra el-Buhari'de Din'in usul ve furuundan olmayan adet ve insan hallerine taalluk eden bir çok hadis vardır. İşte tüm bunları düşünürseniz Müslüman’ın el-Buhari'de rivayet edilen her hadise inanmasının, dini rükünlerden biri olmadığı, hatta kimse tarafından ne kişinin İslam’ının sıhhatlı olması ne de tafsilata taalluk eden meselelerde bilgi sahibi olmak için el-Buhari'yi incelemesi ve icerdiği hadisleri inkar etmesi şart koşulmuştur. Ancak, herhangi bir Müslüman’ın, bu hadislerden birini inkar edebilmesi için, hadisin sened veya metnin sahih olmadığına dair delil getirmesi gerekir. el-Buhari hadislerinden bazılarının sıhhatini inkar eden alimler , bunu ancak delillere dayanarak yapmışlardır. Bu delillerden bazıları doğru, bazıları ise isabetsiz olabileceği gibi, hiç kimse bu alimleri İslam dinini yaralamakla itham etmez... Allah, el-Buhari'deki bazı hadisleri sahih kabul etmeyen veya bazılarının dini usule aykırı düştüğüne inanan da dahil, herhangi bir Müslüman’ın el-Buhari'yi okuyup içindekilere inanmasını farz kılmamıştır. Milyonlarca Hanefi, rukua giderken ve gelirken ellerin kaldırılmasını şer'an mekruh kabul etmektedirler. Halbuki el-Buhari bunu gerek es-Sahih'inde gerekse diğer kitaplarında onlarca sahabiden müteaddid isnadlarla rivayet etmiştir. Peki buna uymayan Hanefilerin suçu ne? Onların hiçbir suç ve günahı yok, çünkü imamları, el-Buhari'nin bu hadisle ilgili isnadlarına muttali olmadığı için bu hadis, O'nun nezdinde sıhhat bulmamıştır. Daha sonraki ulema, isnadlara baktıklarında hadisin sıhhatine kanaat getirmektedirler. el-Buhari'nin neredeyse meçhul olan ve ismi Abd ibnu Huneyn İslam'da köksüzlüğa delalet eden bir raviden rivayet ettiği hadisin sıhhatinden, delillere dayanarak kuşku duyan, ilim, amel ve islamın müdafaası açılarından eşsiz bir müslüman nasıl tekfir edilebilir? Sözkonusu ravinin rivayet ettiği hadisin metni , ne islam'ın akaidi,ne ibadetleri ve ne de müslümanların uymaları gereken bir esasla alakası yoktur. Kaldı ki mezheb mukallidi el-Buhari ve Müslim'de sahih olarak yer alan şeriatle ilgili hadisleri sırf İmamlarının içtihadi gerekcelerinden veya salt taklid ruhundan hareketle almamaktadır. İbnu Çevzi İ’lamu’l-Muvaqqın'de bunu yaklaşık 100 delille ispatlamıştır. Muhammed Tevfiki (sinek hadisi) yüzünden tekfir edenler de işte bu Mukallidler guruhudur. .Ama her halukarda el-Buhari'nin eserinin Allah'ın Kitabından sonra en sahih kitap olduğunu ifade etmemiz gerekir. Ama ne el-Buhari ne de isnadlarında yer alan raviler hatadan korunmuş masumlardır. Yine el-Buhari'nin herhangi bir rivayetinden delile dayanarak kuşku duyan biri kafir değildir. Ama geçmişlerin kavillerini taklid etmekten başka birşey bilmeyenlerin insanları tekfir etmeleri o kadar kolay ki?" [34]
MÜSLİM Ebu'l-Hüseyn, Müslim ibnu el-Haccac ibnu Müslim el-Kuşeyri en-Nisaburi.[35] ö.268
204/6 de Nisabur'da doğdu. Aynı Kent’te vefat etti (261 Receb Pazar). Sahih hadisleri toplamaya çalıştı. Irak, Hicaz, Şam ve Mısır'a seyahatlarda bulundu. Bağdat'a son ziyareti 259 da oldu. el-Buhari'nin Nisabur'a son gelişinde Müslim O'na mülazemet etti ve sürekli muhalefette bulundu. Hadisi farklı tarikleriyle tek bir yerde zikrettiği ve burada hadisin muhtelif isnad ve lafız farklılıklarına değindiği için Kitabından yararlanılması kolaylaşmıştır. el-Buhari'nin aksine mana ile rivayet etmemiş, hadislere sahabe ve sonrakilerin kavillerini karıştırmamıştır.
Hakkında Söylenenler: Ahmed ibnu Seleme şöyle der:"Ebu Zur'a ve Ebu Hatim'in sahih hadisleri öğrenme konusunda çağının insanlarına Müslim ibnu el-Haccac'ı takdim ettiklerini gördüm." el-Hasen ibnu Muhammed el-Masir:"Babamı şöyle derken işittim. Müslim'in şöyle dediğini işittim: el-Müsnedü's-Sahih'i 300.000 hadis içerisinden seçerek tasnif ettim." Muhammed İbnu İshak ibnu Mende:"Ebu Ali ibnu Ali en-Nisaburi'yi şöyle derken işittim: "Gök yüzünün altında Hadis sahasında Müslim ibnu el-Haccac'ın Kitabından daha sahihi yoktur." Ebu Amr Muhammed ibnu Hemedan el-Hayri:" Ebu'l-Abbas ibnu Ukde'ye Muhammed ibn İsmail el-Buhari ile Müslim ibn el-Haccac'ın hangisi daha alimdir? diye sordum."İkisini bir tuttu. Israr edince:"Ey Ebu Amr, el-Buhari bazan Şam’lılar hususunda hataya düşmüştür."Bu da el-Buhari'nin onların Kitaplarını alıp incelemesi sebebiyle olmuştur. Zira onlardan birisi çoğu zaman künyesini zikreder ve başka bir yerde hemen ismini söyler. Bunları gören iki ayrı isim olduğunu zanneder. Müslim'e gelince O, bu hataya fazla düşmemiştir. Zira o Mürsel ve Munkati hadisleri yazardı." Muhammed ibnu Ya'kub el-Ehram:"Bazan el-Buhari de Müslim'de hadis olduğu sabit olan şeyleri gözden kaçırmışlardır." el-Hatib Ebu Bekr el-Bağdadi:" Müslim tamamen el-Buhari'nin Metodunu takip etmiş ve O'nun ilmini müteala etmiş ve O'nun yaptığının aynısını yapmıştır." ed-Darakutni: "Şayet el-Buhari olmasaydı Müslim ne bir adım ileri gider ne de bir adım geriye gelirdi."
Hadis Aldığı Raviler: Yahya ibnu Yahya en-Nisaburi, Kuteybe ibnu Said İshak ibnu Raheveyh Ali ibnu el-Ca'd Ahmed ibnu Hanbel Ubeydullah el-Gavariri Şureyh ibnu Yunus Abdullah ibnu Meslemeti'l-Ga'nebi Harmele ibnu Yahya Halef ibnu Hişam Kendisinden İbrahim ibnu Muhammed ibnu Sufyan nakillerde bulundu. el-Camiu’s-Sahih: Müslim:" Mutlaka bir hüccede dayanmaksızın bu Kitaba ne bir hadis yazdım ne de bir hadisi çıkardım." Nisabur Hafızı Mekki ibnu Abdan:"Müslim :"Bu Kitabımı Ebu Zur'a er-Razi'ye (ö.264) arzeddim. Dolayısıyla onun illetli dediği her hadisi terk, sahih ve illetten uzak dediği her hadisi rivayet ettim, derken işittim. İbnu Hacer şöyle der: "Müslim, eserini Nisabur'da hocalarının gözetiminde tasnif etti. O lafızlara pek titizlik gösterir, en güzel siyakı arar , el-Buhari gibi bablar bulmak için fıkhi hükümler istinbat etmezdi . Bu son husustan dolayı O'nun Kitabında tek bir hadis farklı bablar altında tüm rivayet tariklerini bir yerde vermiş ve mevkuf haberleri almaksızın sadece hadislere yer vermiştir. Ahmed İbnu Seleme:"Sahihi Müslim'in te’lifini 12.000 hadis halinde tamamlamak için Müslim'le beraber 15 sene çalıştık." Topladığı 300 bin hadisten 4.000 i Kitap’ta rivayet etti. Şöyle der: "Nezdimde sahih olan her hadisi bu Kitaba almadım." Acaba bu aldıkları ittifak edilenler mi? en-Nevevi böyle düşünür.[36] Ama O'nun aldıkları hadislere itiraz edenlerin varlığı biliniyor. Örneğin İbnu Teymiyye'nin gösterdiği Ebu'z-Zübeyr'in naklettiği "Allah toprağı cumartesi yarattı..."hadisi gibi. Bu sözün Kab'ul-Ahbar'a aid olduğu söylenir. Ebu Sufyan'ın, İslam'a girdiğinde Allah Rasülü'ne: "Seni kızım Ümmi Habibe ile evlendirmek istiyorum" dediği nakledilir. Oysa Rasul a. Ebu Sufyan'dan birkaç sene önce evlendiği biliniyor. [37] "Ebu Süfyan İslam’a girince Allah Elçisi'ne şöyle dedi: "Ey Allah'ın Elçisi, Bana üç şey bahşet. Kızım Ümmü Habibe ile evlen ,oğlum Muaviye'yi katip yap, kafirlerle savaşmam için beni imaret ver." Rasul'un bu istekleri yerine getirdiği nakledilir. Rasul a. Ümmü Habibe ile Habeş’te iken evlendi, mihrini en-Necaşi verdi. Emir oldu mu? Yalnız Zübeyr ibnu Bekkar'dan gelen zayıf bir kavilde bu doğrulanır. Kusuf salatını 13 rekat kıldığını nakleder. (Kitabu Kusuf). Oysa O'nun bu namazı bir defa ve iki rekat kıldığı biliniyor.[38]
Müslim'in 132 hadisi ve 110 ravisi tenkide uğramıştır.12 Muallak hadis yer alır. Ebu Zur'a er-Razi bu Kitabın yazılmasını kınıyordu. Kendisine getirilen Kitabı karıştırdı. Esbat ibnu Nasr'dan bir hadis gördü. Sonra Kutn ibnu Nesr'i gördü."Bu, ilkinden de sağlam!" dedi. "Kutn, Sabit'ten gelen hadisleri Enes'den gösteren biridir."Sonra yine Kitabı karıştırdı ve şöyle dedi: "es-Sahih Kitabında Ahmed ibnu İsa el-Mısri'den nasıl rivayet edebilir?" Ve şunları ekledi: "Böylelerinden rivayette bulunuyor da Muhammed ibnu Aclan gibilerinden rivayette bulunmuyor. Bu tutumuyla da bid'at ehlinin ondaki rivayetlerle kendilerini savunmalarına sebep oluyor. Onlar, aleyhlerinde bir hadis kullanılınca bu hadis Müslim'in Sahih'inde yok diyerek kendilerini kurtarmaktadırlar." Müslim, Ebu Zübeyr Muhammed ibnu Müslim el-Mekki-Cabir tarikiyle an'ane tarzında bir çok hadis rivayet etti. Ebu Zubeyr'in Cabir'in hadislerinde tedlis yaptığı söylenmiştir. O, Cabir ve İbnu Ömer' den Veda Haccı’yla ilgili bir hadisi iki farklı rivayetle nakletmiştir. İbnu Hazm," bunların birinin yalan olduğu kesin" der. Rey şehrine gittiğinde Ebu Abdullah Muhammed ibnu Müslim ibnu Varih yanına uğradı. O kendisine sert muamelede bulunarak Kitabı yüzünden eleştirdi ve yaklaşarak Ebu Zur'a'nın söylediklerini tekrarladı. Müslim özürle şöyle dedi: "Bu Kitabı ortaya koyduğumda, onda sahih hadislerin yeraldığnı söyledim. Fakat bu Kitaba almadığım hadislerin hepsinin zayıf olduğunu söylemedim. Bunu te’lif sebebim , yanımda ve yazmak isteyenler için sahih hadisleri cem'eden, sıhhatinden kuşku duyulmayan bir eser oluşturmaktı. Hiçbir zaman bu Kitabın dışında kalan hadislerin tümünün zayıf olduğunu söylemedim,"[39] Müslim,el-Buhari'nin şüphelenerek terkettiği pek çok kişiden hadis rivayet etti. [40] el-Buhari ve Müslim'in ortak şartı, hadisi sika ravilerden meşhur bir sahabeden rivayet etmektir diyen el-Makdisi'nin tesbitine katılmaz el-Iraki :"O'nun bu söylediği yerinde değildir. Zira en-Nesai bu ikisinin rivayette bulunduğu bir ravi topluluğunu zayıf kabul etmiştir." el-Mukbili: "Sahiheyn'in ravilerinde imamların cerhettiği birçok ravi vardır. Bazıları bu raviler hakkında oldukca sert sözler sarfetmişlerdir. Tabii ki, o ikisini bağlayan kendi içtihadlarıydı." Ahmed Muhammed Şakir:"Sahiheyn'de, tedlis yapan bazı ravilere ait birçok hadis yeralmıştır."[41] Kemaluttin İbnu Humam: "Müslim, cerh darbelerinden kurtulamamış birçok raviden rivayette bulunmuştur. Yine el-Buhari'de haklarında ileri geri konuşulmuş bir çok ravi vardır. Rivayet hususunda, gerek bu gibi raviler, gerekse sahihlik şartları üzerinde söz ulemanın ictihadına kalmıştır. Hatta bazılarının itibar ettiği bir şart diğer bazılarınca ilga edilmiştir. Dolayısıyla birinci gurubun rivayet ettiği bir hadise ikinci guruptakiler bu şartın asılsız olduğunu söyleyerek muhalefet etmişlerdir. Yine bazıları bir raviyi sika görürken diğer bazıları onu zayıf görmüştür.[42] İbnu Hümam: "Hadislerin en sahihi Sahihayn'de bulunanlar, yalnız el-Buhari'de bulunanlar, yalnız Müslim'de bulunanlar, sonra o ikisinin şartlarına uygun olup onlarda yer almayanlar, onlardan birinin şartına uyduğu halde bulunmaylanlar diye bir sahihlik sıralaması yapan kişinin bu sözü taklidi caiz olmayan bir haksızlıktır. Zira sahihlik, onların ravilerde aradıkları şartların bulunmasına göre belirlenen bir durumdur. Bu şartları haiz olduğu halde bu iki Kitapta yer almadığı için herhangi bir hadisi sahihlik sıralamasında üçüncü veya dördüncü sıraya sokmak haksızlık değil midir?" [43] el-Kasımi: "Sahih sahibleri Rey Ehli'nden rivayetten kaçınmışlardır. Ebu Yusuf, Muhammed ibnu Hasen eş-Şeybani gibi imamlar Hadis Ehli'nin nazarında hadiste mütesakil ve Leyyinu’l-Hadis kişilerdir. Halbuki onlardan ulaşan haberler, ilimlerinin ne derece geniş ve derin olduğunu hatta bir çok hadis hafızından ileri bulunduklarına delalet etmektedir."[44] en-Nevevi: "Ulemadan bir topluluk, el-Buhari ve Müslim'in kendi şartlarını ihlal ederek bazı hadisler rivayet ettiklerini ve bu hadislerin düşük derecede olduğunu tesbit etmişlerdir. ed-Darekutni bunu açıklamak için "el-İstidrakat ve't-Tetebbu "adlı bir eser telif etmiş ve eserinde Sahiheyn'de yer alan bu türden 200 hadise değinmiştir. el-Etraf Kitabının sahibi Ebu Mes'ud ed-Dımeşki'nin de bu hususta tesbitleri vardır. Yine Ebu Ali el-Gassani:"Takyid el-Mühel adlı eserinde bu tip istidraklarda bulunmuştur" en-Nevevi, Müslim şerhinde der ki: "Bazıları Müslim ravileri köprüyü geçer"diyor. Bu destekli bir öğünme değildir." Reşid el-Attar, Müslim'de yer alan Tabiun'a ait mevkuf (maktu) hadisleri içeren el-Fevaidul-Mecmua fi Şeni ma Vakaa fi Müslim mine’l-Ahadis el-Maktu adlı bir eser telif etti. Şöyle der: "Bazılarının söylediği "Şeyhayn'ın ravileri köprüyü geçen sözü desteksiz bir övgüdür. Müslim, kitabında Leys ibnu Ebi Suleym gibi zayıf ravilerden rivayette bulunmuştur. " Enne" ve "an" sigaları Hadis Ehli nezninde hadiste ınkıta yani bir tür tedlisi gerektirir. el-Buhari ve Müslim'de bu tür rivayetler oldukca fazladır. Bu Kitapları körü körüne överler ,bunu şöyle açıklarlar: "Sahiheyn dışında yer aldığında, bu tür rivayetler munkati kabul edilir. Ama Sahiheyn'de yer aldıysa muttasıl kabul edilir!. Müslim, Ebu'z-Zubeyr kanalıyla Cabir'den an'ane tarzında bir çok hadis rivayet etti. Hadis imamları derler ki:"Ebu'z-Zubeyr, Muhammed ibnu Müslim el-Mekki, Cabir'in hadislerinde tedliste bulunmuştur. O'ndan an'ane tarzında yapılan rivayetler makbul değildir." Yine Müslim, Cabir ve İbnu Ömer'den Veda Haccı´yla ilgili şu rivayette bulunmuştur: "Rasul Kurban günü Mekke'ye yöneldi ve o günün tavafını yaptı. Sonra öğle namazını Mekke'de kıldı sonra da Mina'ya döndü." Yine Müslim başka bir rivayette aynı hadis şöyledir: "Kurban günün tavafını yaptıktan sonra döndü ve öğlen namazını Mina'da kıldı."Müslim'i körü körüne savunanlar bunu, ikinci rivayeti ancak bunun da caiz olduğunu açıklamak için yapmıştır sözünü övünçle söyleyerek ve benzeri te'viller yaparak geçiştirmek istemişlerdir. Halbuki ibnu Hazm ikisinden birinin yalan olduğunun kesin olduğunu söyler. [45] Müslim'in naklettiği İsra hadisinde "kendisine vahyolunmadan önce" ibaresi vardır ki bir çok hadis hafızı bu ibareyi tenkid ederek zayıf olarak nitelemişlerdir.[46] el-Maktisi yazdığı Garaibu's-Sahiheyn adlı eserinde iki kitabta yer alan 200 kusur garip hadisi ele alır. İbnu Emir el-Hac:" el-Buhari ve Müslim'in en Sahih kitaplar oluşu ancak kendilerinden sonra gelenler için geçerli bir durumdur. Onlardan önce yaşamış müctehidler için bu söz konusu değildir. Bu gerçek bunların şöhret kazanmasıyla unutulabilir, karıştırılabilir."
EBU DAVUD Süleyman ibnu el-Eş'as ibnu İshak ibnu Beşir, İbnu Şeddad, ibnu Amr, ibnu İmran el-Ezdi es-Sicistani[47] ö.275
202 de Sicistan'da doğdu. Bağdat'a gitti. Irak’lılardan, Horasan’lılardan,Şam’lılardan, Mısır ve Cezire’lilerden hadis yazdı. 271 de son kez Bağdad'tan çıktı. Bağdad'da 20 yıl, 20 yıl Tarsus'da kaldı. Sünen’i Tarsus'da yazdı.[48] Basra'da 15 Şevval cuma günü vefat etti. Müslim ibnu İbrahim, Süleyman ibnu Harb, Osman ibn Ebi Şeybe, Ebu'l-Velid et-Tayalisi, Abdullah ibnu Selemetü'l-Ga'beni, Müsedded ibnu Meserhed, Yahya ibnu Main, Ahmed ibnu Hanbel, Kuteybe ibnu Said, Ahmed ibnu Yunus vd şeyhlerden hadis tahsil etti. Kendisinden, oğlu Abdullah, et-Tirmizi , Ebu Abdurrahman en-Nesai , Ahmed ibnu Muhammed el-Hallal ve Ebu Ali Muhammed ibnu Amr el-Lü'lüi kendisinden hadis rivayet etti. Bu sonuncusu vasıtasıyla O’nun Sünen’ini bize kadar ulaştı. es-Sünen Bağdat'a gelerek Kitabını orada rivayet etmeye başladı. Ahmed ibnu Hanbel'e Kitabı arzettiğinde O'nun tarafından iyi karşılandı. Ahmed ibnu Hanbel ibnu Yasin el-Herevi:"Rasulullah'ın hadislerinin ilmine, illetlerine ve senedine vakıf olan hafızlardan biridir. O, mahir hadis üsdatları arasında, zühdün, iffetin, iyilik ve takvanın en yüksek derecesine ulaşmıştır." el-Hattabi: "Hadis dalında Ebu Davud'un Kitabı gibisi tasnif edilmemiştir. Mezhepleri farklı olduğu halde bütün insanlar tarafından hüsnü kabul görmüştür. Bu sebeble ulema fırkaları ve fukaha arasında bir hakem olmuştur. Dolayısıyla onda herkese bir pay ve alacakları bir şey mevcuttur.Iraklılar, Mısır’lılar, Mağrib’liler ve dünyanın muhtelif bölgelerinde pek çok insan O'na itimad etmiştir. Horasan’lılara gelince onların çoğunluğu el-Buhari ile Müslim'in Kitabına düşkündürler. O, hem mevzular, hem de fıkhi bilgiler açısından Sahiheyn'den daha üstündür." İbnu'l-A'rabi:"Bir insanın elinde içerisinde Allah'ın Kitabı bulunan Mushaf’tan ve sonra da bu Kitabdan başka ilim olmasaydı, ilim olarak asla başka şeye ihtiyaç duymazdı." İbnu Kesir: "Ebu Davud'un eserinin birbirinden farklı bir çok rivayet nüshası vardır .Bunların en meşhurları: Ebu Said ibnu el-Arabi, Ebu Ali el-Lu'lui ve Ebu Bekr ibnu Dasse rivayetleri var.[49] O'nun arzusu, çeşitli merkezlerdeki fakihlerin delil olarak kabul edip hükümlerini üzerine bina ettikleri hadisleri toplamaktı. Amele uygun her hadisi topladı. el-Hattabi'nin nakline göre şöyle der: "Halkın terki hususunda icma ettiği hiçbir hadisi zikretmedim .Yine Kitabımda bulunupta şiddetli bir zayıflığı bulunan hadisleri de açıkladım." Ebu Berk ibnu Dasse: "Ebu Davud'u şunu derken duydum: "Allah Elçisine ait 500 bin hadis yazdım. Bunlar arasından seçtiklerimi bu Kitaba aldım.. Kitab’ımda 4800 hadis zikrettim. Sahih olanlarına veya O’na yakın olanlarına işaret ettim." ed-Dehlevi Bustan'da O'nun şu sözünü ibnu Dasse'den nakleder: "Dört hadis bir insana dini için yeter: "Ameller niyetlere göredir." "Kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terketmek kişinin islamının güzelliğindendir." "Kendisi için istediğini kardeşi için istemedikce kişi tam mü'min olamaz." "Helal bellidir, haram bellidir. Bunların arasındakiler şüphelilerdir." Ebu Bekr el-Hallal:" Zamanın önde gelen imamı Ebu Davud Süleyman ibnu el-Eş'as, hadisleri açıklayıp beyan etme ve mevzuu olanlarını tanımada, ilmine kimsenin yetişemeyeceği, takva sahibi ve zamanın bir tanesiydi." İbrahim el-Esfahani ve Ebu Bekir ibnu Sadaka O'nu överlerdi. Muhammed ibnu Ebu Bekir ibnu Abdurrezzak:"Ebu Davud'un biri geniş diğeri dar iki kolluğu vardı. Kendisine Allah sana merhamet ede, bu nedir diye sorulunca: Geniş olan kitaplar içindir, diğerine ise ihtiyacımız yok"diye cevap verir.
et-TİRMİZİ Ebu İsa ibnu Sevre ibnu Musa ibnu ed-Dahhak es-Sülemi Muhammed ibnu İsa et-Tirmizi[50] ö.279
209 da Tirmiz'de doğdu. Aynı beldede 279 Receb'inde öldü. Kuteybe ibnu İshak, İshak ibnu Musa, Muhammed ibnu Gaylan, Said ibnu Abdurrahman, Muhammed ibnu Beşşar, Ali ibnu Hacer, Ahmed ibnu Muni', Muhammed ibnu el-Müsenna, Süfyan ibnu el-Veki, el-Buhari' den hadis aldı. O'ndan hadis alanlar arasında Muhammed ibnu Ahmed ibnu Mahbu el-Mahbubi el-Mervezi önemlidir. es-Sünen: Hadisin üçlü taksimini yapıp Sahih ve Zayıf türlerine hasen hadisi ekledi.[51] Şöyle der: "Bu Kitabı tasnif ettiğim zaman, onu hicaz alimlerine arzettim, hoşnut oldular, Irak ulemasına arzettim, onlar da hoşnut oldular. Horasan ulemasına arzettim, onlar da hoşnut oldular. Her kimin evinde bu Kitap bulunursa,sanki o evde konuşan bir Nebi vardır" İbnu el-Kesir: "et-Tirmizi'nin Sünen'indei fıkıh mezheplerine, istidlal yönlerine işaret edilmiş hadisin kısımları sahih, hasen , garib şeklinde beyan edilmiştir ki bu meziyetleri başka hadis kitaplarında görmek mümkün değildir. O, Kitabını derlerken hadislerin sened zincirlerini pek güzel bir şekilde özetlemiş ve her hadisin durumunu sıhhat, zayıflık ve münkerlik açılarından beyan etmiştir. O'nun el-Cami es-Sahih Kitabına gelince, O'nda bir çok münker hadis vardır."[52] İbnu Receb el-Hanbeli: "Bilesiniz ki et-Tirmizi Kitabında Sahih ve bir zayıflığından dolayı sahihten bir derece aşağıda olan hasen ve ayrıca garib hadisleri zikretmiştir. Kitabına aldığı garib hadislerin bazılarına özellikle faziletlere dair olanlarında bir takım münker unsurlar vardır. Ama Ogenellikle susmayarak bunları beyan etmiştir. Yalanla itham edilmesi üzerinde ittifak edilmiş herhangi bir raviden nakilde bulunduğunu zannetmiyorum. Ama o, muhtelif isnadlara dayanan ve baz |
|
<font color=RED>“Bilginin elde edilmesi... bizi iyiye ulaştıracaktır.”[/COLOR]
|
|
Post Reply | |
Tweet |
Forum Jump | Forum Permissions You cannot post new topics in this forum You cannot reply to topics in this forum You cannot delete your posts in this forum You cannot edit your posts in this forum You cannot create polls in this forum You cannot vote in polls in this forum |