FETİH RUHU
Muhterem Mü'minler,
Her milletin, kendisine ışık tutan şevk ve heyecan kaynağı değerleri vardır. Fertler, bu değerlerin etrafında kenetlendikleri zaman gerçek manada millet olma şuuruna ererler. Toplumu birbirine kaynaştıran bu değerlerden biri de milli birlik duygusudur.
Şanlı tarihimiz, imanımızdan kaynaklanan, milli birlik ruhuyla kazanılmış eşsiz zaferlerle doludur. Bu zaferler, geçmişimizi süsleyen ve geleceğimizi aydınlatan çok önemli dönüm noktalarıdır. Tarih sahnesinde müstesna bir yere ve değere sahip olan İstanbul'un fethi de, bu dönüm noktalarından birisidir.
Değerli Mü'minler,
Temelleri Malazgirt'te atılmış olan bu zaferle, milletimiz sesini dünyaya daha gür bir şekilde duyurmuştur. İnsanlık tarihi, İstanbul'un fethiyle, bir çağın kapanıp yeni bir çağın açılmasına sebep olan en önemli olaylardan birine şahit olmuştur. Peygamber efendimizin; "İstanbul mutlaka fethedilecektir. O'nu fetheden komutan ne güzel komutan ve O'nu fetheden asker ne güzel askerdir"[1] şeklindeki müjdesi ise, bu fethe, apayrı bir anlam ve önem kazandırmıştır.
İstanbul'u fethederek bu övgüyü hak eden büyük hükümdar Fatih Sultan Mehmet, çıkardığı bir fermanla Bizans halkının hasret kaldığı can, mal, ırz ve namus güvenliğini teminat altına alarak, idaresi altındakilere, günümüze örnek olacak şekilde, sevgi, saygı ve hoşgörüye dayanan inanç ve ibadet hürriyeti tanımıştır.
Hiçbir ayrım yapmadan herkese yardım elini uzatmış, yoksulları gözeterek sosyal adaleti yerleştirmiş ve örnek yönetimiyle, Bizans halkının yaşamakta olduğu zulme son vermiştir. Bu erdemli davranışıyla o büyük hükümdar, İstanbul'un fethini gönüllerin fethiyle taçlandırmıştır. İstanbul'u geri almak için harekete geçen kuvvetlere, öncelikle kilise önderleri ve şehrin yerli halkının karşı koymuş olması, bu fethin, Müslümanlara sadece Bizans topraklarını değil, Bizans insanının gönüllerini de açtığını net bir şekilde göstermiştir
Değerli Kardeşlerim,
Özünü İslam'ın yüce değerlerinden alan fetih ruhu, bugün artık daha çok, bilgi ve inançla çalışıp üreterek ülkemize ve insanlığa yararlı olmak şeklinde algılanmalıdır. Her ferdin sorumluluk bilinciyle vazifesini en güzel biçimde yapması bu anlayışın gereğidir. Gerçek ve kalıcı fethin, gönülleri fethetmek olduğu bilinciyle hareket ederek, gelecek nesillerimizi İslamî ve millî değerlerle donatıp bu ruh ve anlayışa sahip olmalarını sağlamalıyız.
Bu vesileyle, vatan ve mukaddesat uğruna canlarını feda eden fetih erleri şehit ve gazilerimizle, ülkemiz için her türlü fedakarlığa katlanan ecdadımıza Allah'tan rahmet diliyor ve hutbemi Nasr suresinin mealiyle bitiriyorum:
Allah'ın yardımı ve fetih gelip, insanların bölük bölük Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O'ndan bağışlanma dile. Çünkü O tövbeleri çok kabul edendir.
[1] Ahmet b. Hanbel, Müsned IV, 325