Ef'al-i Mükellefin:
Mükellef insanların yaptıkları işlerdir ki, farz, vacib, sünnet, müstahab, helal, mübah, mekruh, haram, sahih, fasid, batıl gibi kısımlara ayrılır.
Farz:
Yapılması din yönünden kesin şekilde gerekli olan herhangi bir görevdir. Farz, kat'i ve zanni diye ikiye ayrıldığı gibi, farz-ı ayın ve farz-ı kifaye olarak da kısımlara ayrılır.
a) Farz-ı Kat'i (Kesin farz): Kesin olarak şer'i bir delil ya Kur'an'ın açık bir ayeti yahut Peygamberimizin sağlam bir hadisi ile yapılması emredilen ve istenen görevdir. Namaz ve zekat gibi..
b) Farz-ı Zanni: Müctehidlere kesin sayılan delile yakın bir derecede kuvvetli görülen ve böylece zanni bir delil ile sabit olan görevdir. Amel bakımından kesin farz kuvvetinde bulunur. Buna Farz-ı Ameli (amel bakımından farz) da denir. Aynı zamanda böyle bir farza, delilinin zanni olmasından dolayı "Vacib" adı da verilir. Buna göre farz-ı ameli, farz kısımlarının zayıfı, vacib kısımlarının da kuvvetlisi bulunmuş olur. Nitekim abdest almakta başa mutlak olarak meshetmek kesin bir farzdır. Fakat başın dörtte biri kadarını meshetmek ise, ameli bir farzdır.
c) Farz-ı Ayn: Yükümlü (mükellef) olan herkesin yapmak zorunda olduğu farzdır. Beş vakitte kılınan namazlar gibi...
d) Farz-ı Kifaye: Yükümlülerden bazılarının yapmaları ile diğerlerinden düşen ibadetlerdir. Cenaze namazı gibi...
Vacib:
Dinimizde yapılması kesinlik derecesinde bir delil ile sabit olmayan ve yine kuvvetli bir delil ile sabit görülen şeydir. Vitir ve bayram namazları gibi...
Sünnet:
Sünnet sevap yönüyle iki kısma daha ayrılır.
a) Sünnet-i Müekkede: Peygamber Efendimizin pek az terkettiği, hemen hemen daima yaptığı sünnetlerdir. Misal: Sabah Öğle, Akşam namazlarının sünnetleri ve Yatsı namazının son sünneti. Umre gibi.
b) Sünnet-i gayri Müekkede: Peygamber Efendimizin bazan yapıp bazan terkettiği sünnetlerdir. İkindi namazının ve Yatsı namazının ilk sünneti gibi.
Müstehap:
İşlenmesinde sevap olan, terkinde günah olmayan şeylerdir. Nafile namaz kılmak, oruç tutmak, sadaka vermek gibi. Buna nafile, mendup, tatavvu’da denir.
Mübah:
Yapılmasında sevap olmadığı gibi, terkinde de günah olmayan fiillerdir. Yemek, içmek, oturmak, kalkmak gibi. Bu işler mübah ise de aşırı gitmekten daima kaçınmalıdır.
Haram:
Hem subutu hem de manaya delaleti kati olan, mükelleften bir şeyin yapılmamasını isteyen ve bir delil ile sabit olan hükümlerdir. “Adam öldürmeyiniz, içki içmeyiniz, yer yüzünde fesad çıkarmayınız” gibi. Haramı terkeden sevap kazanır, işleyen günahkar olur. İnkar eden dinden çıkar.
Haram ikiye ayrılır:
a) Haram Liaynihi: Haddizatında herkese karşı haram olan şeydir. Leş, şarap, akan kan, domuz eti gibi.
b) Haram Ligayrihi: Haddizatında helal olup, başkasının hakkından dolayı haram olan şeydir ki, çalınan bir eşya gibi.
Mekruh:
ALLAH’ın haram kadar kesin olmayan yasaklarıdır. İki kısma ayrılır:
a) Tahrimen (harama yakın) Mekruh: Vaciplerin terki bu kısma girer. Özürsüz olarak İkindi namazını bekletip gün batarken kılmak gibi.
b) Tenzihen (helala yakın) Mekruh: Sünnet ve müstehapları yapmamak bu bölüme girer. Sağ eliyle sümkürmek gibi.
Müfsit:
Başlanmış bir ibadeti bozan işe müfsit denir. Namazda gülmek, oruçlu iken bile bile yiyip içmek gibi.
------------- <font color=RED>“Bilginin elde edilmesi... bizi iyiye ulaştıracaktır.”[/COLOR]
|