Vesiletunnecat Homepage
Forum Home Forum Home > MULTİMEDYA > Ezan - Ezgi - İlahi - Kaside
  New Posts New Posts
  FAQ FAQ  Forum Search   Register Register  Login Login

24 Saat Kur`an-ı Kerim Dinleme


Beş vakit Ezan ve Sala (Hafız İlhanTOK)

 Post Reply Post Reply
Author
Message
kral View Drop Down
Administrator
Administrator
Avatar

Joined: 08-03-2006
Status: Offline
Points: 1323
Post Options Post Options   Thanks (0) Thanks(0)   Quote kral Quote  Post ReplyReply Direct Link To This Post Topic: Beş vakit Ezan ve Sala (Hafız İlhanTOK)
    Posted: 30-01-2009 at 11:21
 
 
 
 
<font color=RED>“Bilginin elde edilmesi... bizi iyiye ulaştıracaktır.”[/COLOR]

Back to Top
kral View Drop Down
Administrator
Administrator
Avatar

Joined: 08-03-2006
Status: Offline
Points: 1323
Post Options Post Options   Thanks (0) Thanks(0)   Quote kral Quote  Post ReplyReply Direct Link To This Post Posted: 30-01-2009 at 19:24

  Ezân:
              Ezân, îlân etmek, bildirmek mânâlarına gelir. İslâm Dîni’nde ibâdete da’vet için okunur. Günde beş vakit kılınması farz olan namaz için beş ayrı vakitte, câmilerde minârelerden, nağmelerle süslenerek, ritimsiz ve irticâlen (emprovize olarak) okunur. Ezân okuyanlara “müezzin” denir. "Müezzin" ezân okuyan demektir. İlk Ezânı Hz. Bilâl-i Habeşî okumuştur. Dolayısıyla ilk müezzin O'dur. Sesinin güzelliği sebebiyle Peygamber Efendimiz Ezânı O'na okutmuştu. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) ezânı güzel ses ve nağmelerle süslenerek okunmasını tavsiye etmiştir. Ezân yedi cümleden oluşur ve şu şekildedir:

            1. Allahü ekber Allahü ekber (Allâh en büyüktür Allâh en büyüktür)
                Allahü ekber Allahü ekber (Allâh en büyüktür Allâh en büyüktür)

            2. Eşhedü en lâ ilâhe ill’Allâh (Allah’dan başka tanrı olmadığına şahâdet ederim)
                Eşhedü en lâ ilâhe ill’Allâh (Allah’dan başka tanrı olmadığına şahâdet ederim)

            3. Eşhedü enne Muhammede’r Rasûlûllâh (Muhammed’in Allâh’ın Rasûlü olduğuna Şahâdet ederim)                 Eşhedü enne Muhammede’r Rasûlûllâh  (Muhammed’in Allâh’ın Rasûlü olduğuna Şahâdet ederim)

            4. Hayye ale’s salâh (Haydin, koşun namaza)
                Hayye ale’s salâh (Haydin, koşun namaza)

            5. Hayye ale’l felâh (Haydin, koşun felâha)
                Hayye ale’l felâh (Haydin, koşun felâha)

            6. Allahü ekber Allahü ekber (Allâh en büyüktür Allâh en büyüktür)

            7. Lâ ilâhe ill’Allâh (Allah’dan başka tanrı yoktur)

            Sabah namâzı için okunan ezânda “Hayye ale’l felâh” dan sonra iki def’â :
            “Es salâtü hayrun mine’n nevm” (Namaz uykudan daha hayırlıdır)denir.

            Ezânlar makamlar tiz perdelerde icrâ edilerek okunur.
            “Allâhü ekber”lerin ikisi bir mûsikî cümlesi içerisinde söylenir. Dolayısı ile dört tekbir, iki cümle gibi söylenir. İki def’â tekrarlanan cümlelerin ilk söylenişinde, makâmı oluşturan perdelerde seyir edilir ve “güçlü” denilen, makâmın asma kalış yapılan perdesinde kalınır. İkinci tekrarlarında Asma kalış yapılan perdenin bölgesinden seyire başlanarak makâmın karar perdesinde karar verilir. Ezân irticâlen okunduğu için makamlarda belli ses sahasında gezinilmesine rağmen her  okunuşta farklı süslemeler, nağmeler ve güzellikler ortaya çıkar. Bunun için ezânın bestelenmesi, nağmelerin kısıtlanıp bir kalıba sokulması  doğru değildir. Üstelik bu davranış ezân okumasını, tecvid ve  kırâatini bilmeyen, fakat  ezân okumaya meraklı kişilerin, (hazır ezân notası bulmuş olmanın verdiği cesâretle) notadaki nağmeleri yapmaya çalışırken kolaylıkla hatâya düşmelerine sebep olur. 
           

       Ezânları her makâmdan okumak mümkün olsa bile, Rast, Hicâz, Uşşâk, Bayâtî, Sabâ, Segâh gibi temel makâmlardan okumak lâzımdır. Bu makamlarda dâhî mübâlâğalı nağmelerden kaçınılmalıdır. Çünkü zâten yedi cümleden oluşan ezânın mürekkep makâmlarla ve bol geçkilerle, bir nağme kalabalığı içerisinde, taşıdığı  ibâdete dâvet vazifesi unutularak, bir mûsikî eseri hâline gelmesi kaçınılmaz olur. Ezân böyle okunduğu takdirde  dinleyen huşû içinde dinlemek yerine yapılan nağmeleri ve makâmı  hesaplamaya uğraşır.
            Birbirine yakın iki câmide müezzinler ezânı minârelerden karşılıklı okurlar ve buna “çifte ezân” denir. Fakat bu usul artık pek az yerde uygulanmaktadır. Ancak bâzı selâtîn câmilerde görülmektedir.
            Ezân da Kur’ân gibi tecvid ve kırâatine uyularak okunmalı güzel nağmelerle süslenmelidir. Ezânın tecvidini, harflerin mahrecini, okunuş tavrını bilmeden ezân okunmaz. Okunursa da hatalı olur. Namaz için câmide Ezân okumak da aynen Kur’ân okumakta olduğu gibi özel bir mahâret ve çalışma gerektirir.
            Her sesi güzel olan ezân okuyamayacağı gibi, her tecvidi güzel olan da ezân okuyabilse bile sesi güzel ve etkili olmaz, makam bilgisi eksik olursa, sesini kullanmayı bilmezse okunan ezân ideal bir ezân olmaz. Ezânı hakkıyla okuyabilmek için ezân kültürüyle yetişmiş, uzun yıllar bu yolda çalışmış, ezânı güzel okuyan  ustaları dinleyerek yetişmiş, kısacası bunun  eğitimini almış olması gerekmektedir. Sesi güzel diye ezân okumak hakkında bilgi sahibi olmayanların okudukları ezânlar hatâlı olduğu gibi, zâten ezân kültürü kesintiye uğramış olan halkımızın büyük bölümünün zihninde yanlış bilgilenmelere yol açar. Eğer bu hatâlar devamlı yapılıyorsa yetkililerin gereken uyarıyı yapmaları gerekmektedir. Fakat bu uyarıyı yapması gereken bir müftü (görev yaptığı bölgede nice güzel sesli ezan ustası müezzinler bulunmasına rağmen...)  bizzat kendisi, sesi güzel diye her hangi bir şarkıcıya vs. “...istediği câmimizde ezân okutalım” diyerek gafta bulunacak kadar hatâya düşüyorsa, bu duruma ancak "vah, vah, vah!..." diyerek hayıflanabiliriz.
            Ecdâdımız ezânı en güzel şekilde okumuş ve bize bu şekilde intikâl etmiştir. Vakitlerin, dolayısıyla güneşin insan rûhu üzerindeki etkileri düşünülerek, hangi vakitte hangi makamın etkili olduğunu tesbit etmiş, beş vakit için farklı makam tertipleri düzenlemiştir. Ecdâdımızın en çok kullandığı makam tertîbi şu şekildedir:

            Sabah Ezânı:
            Sabah Ezânı “sabâ” makâmında okunur. “Es salâtü hayrun mine’n nevm” (Namaz uykudan daha hayırlıdır) kısmında, diğer ezanlardan farkını ve mânâyı vurgulamak için, geçki yapılarak sabâ makâmı bu kısımda “Hüseynî”, “Dilkeşhâverân”, “Bestenigâr” gibi makâmlar yapılabilir. Bu makâmlar sabah vaktinde etkili olan makamlardandır. Sonunda yine sabâ makâmıyla bitirilir. (Sabâ makâmında ezâna örnek)

            Öğle Ezânı:
            Öğle Ezânı genellikle “Uşşak” veya makâmın seyir özellikleri  itibâriyle “Bayâtî” makâmında okunur.
                                                    

            İkindi Ezânı:
            İkindi ezânı “Hicâz” makâmında okunur.
                                                        
            Akşam Ezânı:
            Akşam Ezânı “Segâh” makâmında okunur. Diğer vakitlere nazaran daha çabuk ve acele okunması âdet olmuştur.
                                                           

            Yatsı Ezânı:
            Yatsı Ezânı “Rast” makâmında okunur. Rast makâmı canlılık veren, zindelik veren bir makâm olması itibâriyle, günün son saatlerinde yorgun düşmüş insanlar rast makâmının etkisi ile hareketlenerek canlanırlar.
                                                     

            Bu tertipler bâzen değişik şekillerde intikâl etmişlerse de, en yaygın ve makâmların vakitlere göre etkileri göz önünde bulundurulursa en uygun şekli böyle olduğu kanâatini taşıyoruz.

            İç Ezân:
            Bu ezân da Cum’â günü Cum’â Namâzı’nda ilk sünnet kılındıktan sonra hatip hutbe okumak için minbere çıktığında okunan ezândır. Öğle Ezânı gibi bayâtî veyâ uşşâk makâmında okunur.

Sayfanın Başına Dön

 


            Salâ :
            Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Efendimiz için okunan, Allâh’ın bağışlaması ve selâmının onun üzerine olması dileğini ifâde eden duâlara “salâvat”, “salâvât-ı şerîfe” denir. . Sözleri “Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed” şeklindedir. Minârelerden okunan  şekline “Salâ” denir. Eskiden akşam ezânı dışında, Öğle,  İkindi ve Yatsı Ezânlarından sonra, Sabah Ezânından önce salâlar verilirdi. irticâlen okunan, bir kısmı da bestelenmiş olan duâlardır. Daha çok, “salâ okumak” yerine “salâ vermek” tâbiri kullanılır.
            Salâlar eskiden her ezandan sonra, ezânın okunduğu makâmdan irticâlen okunurdu. Sabah ise ezândan önce verilirdi. Ayrıca mübârek gün ve gecelerde ezândan önce verilmesi ve ezândan önce de bir kasîde okunması âdet olmuştur.
            Salânın sözleri içinde, Peygamber Efendimiz için söylenen “Yâ Rasûulâllâh, Yâ Habîbâllâh, Yâ Nebiyyallâh, Ya Rahmeten lil âlemîn, Yâ Nûra arşillâh...” gibi ifâdeler yer alır.
            Sabah okunan salâ pek yaygın olarak, bestesi “Hatib Zâkiri Hasan Efendi”ye âit “Dilkeşhâverân” makâmındaki “Sabah Salâsı” adıyla bilinen salâdır.
            Fakat günümüzde salâ neredeyse okunmaz olmuştur. Önceleri ezânlardan sonra okunduğunu ifâde etmiştik. Anadolu’da bir çok yerde mübârek günlerde, sabah ve gecelerde hâlâ pek yaygın olarak okunmasına rağmen, (buralarda salâ ile birlikte minârelerden kasîde ve ilâhiler de okunmaktadır) ilmin ve san’atın beşiği olan İstanbul gibi bazı büyük şehirlerde, değil ezânlardan sonra, mübârek gün ve gecelerde, hattâ Ramazan’da bile okunmaz olmuştur. Bu uygulamanın “diyânet” veya “bölge müftülüğü” tarafından “gereksiz” ya da “bid’at” olduğu gerekçesiyle okutulmaması ise acınacak bir durumdur. Şu anda yaygın olarak “Dilkeşhâverân Sabah Salâsı” olarak bilinen salâ minârelerden “cenâze salâsı” okunmaktadır. Cum’â ve Ramazan gecelerinde ise bâzı küçük câmilerde, görevlilerin kendi tasarrufu olarak okunmaktadır.
            Bizde ecdâdın bize mîrâsı olan bu uygulama kısıtlanırken, bâzı Arap ülkelerinde ezânlardan sonra sâla verilmesi âdeti hâlâ devâm etmektedir. Halbuki en azından mübârek gün ve gecelerde, mübârek günlerin sabahlarında verilebilir. Ramazan ayında sahurdan sonra imsâki belirtmek için verilebilir.

            Cum’â ve mübârek gün ve gecelerde Salâ:
            Cum’â günleri Öğle namâzının vaktinde Cum’â namâzı kılındığı için ezândan yaklaşık bir saat kadar önce salâ verilir. Bu salâ “Dilkeşhâverân Sabah Salâsı”nın yaygın olarak bilinmesinden dolayı Dilkeşhâverân veyâ Hüseynî makâmında okuna gelmiştir. Aslında herhangi bir makâmda okunabilir ve uzun okunduğu takdirde çeşitli makâmlara geçki yapılabilir.
            “Es salâtü ve’s selâmü aleyke yâ Rasûlâllâh”
            “Es salâtü ve’s selâmü aleyke yâ Habîballâh”
            “Es salâtü ve’s selâmü aleyke yâ Nebiyyallâh”
            “Es salâtü ve’s selâmü aleyke yâ seyyidel evvelîne ve’l âhhirîn”
            “Ve selâmün alel mürselîn”
            “Ve’lhamdü li’llâhi Rabbi’l âlemîn”
            Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in sıfatlarını ihtivâ eden bölümler makâmın durumuna göre uzatılabilir. Ezân..

            Sabah Salâsı:
            “Hatib Zâkiri Hasan Efendi”nin bestesi olarak bilinen bu salâ, eskiden minâreden sabah ezânlarından önce verilirdi. Dilkeşhâverân makâmındadır ve sözleri şöyledir:
           “Es salâtü ve’s selâmü aleyke yâ Rasûlâllâh”
           “Es salâtü ve’s selâmü aleyke yâ Habîballâh”
           “Es salâtü ve’s selâmü aleyke yâ Nebiyyallâh”
           “Allâh, Allâh, Allâh, Allâh
           “Ya hazreti Mevlâ”

           Bayram Salâsı:
            Ramazan ve Kurbân Bayramlarında “Sabah Namazı” ile “Bayram Namazı” arasında okunur. Bayâtî makâmındadır ve bunun da bestesi  “Hatip Zâkiri Hasan Efendi”ye âittir. İki mûsikî cümlesinden oluşur. Bir müezzin tarafından solo kısımları okunur. Berâber okunan kısımları diğer müezzinlerin ve cemâatin iştirâkiyle okunur. Bu salâ da maâlesef artık bilinmemekte ve okunmamaktadır.

          Cenâze Salâsı:
            Cenâze salâsı vefât eden bir Müslüman’ın vefâtını îlân etmek için minârelerden verilir. Sözleri vefât edene rahmet, af ve mağfiret dileyen duâlar ihtivâ eder. Her insanın hayâtının sona ereceği, sonsuz olanın ancak Allâh olduğunu anlatan âyetlerden de okunur. Genellikle hüzün verici bir makam olduğu için “Sabâ” makâmında irticâlen (emprovize olarak) okunur. Salânın uzunluğuna göre  makam geçkileri yapılır.
            “Salâ, salâ, sâlâââ,
            “Ya muhavvile’l havli ve’l ahvâl, havvil hâlenâ ilâ ahseni’l hâl”
            “Salâ”
            “Accilû bi's salâti gable'l fevt, ve accilû bi't tevbeti gable'l mevt”
            “Salâ”
            Küllü nefsin zâigatü’l mevt, sümme ileynâ türce’ûn”
            “Salâ”
            İnnâ li’llâhi ve innâ ileyhi râci’ûn”
            “Salâ”
            “Ya Seyyidel evvelîne ve’lâhirîn ve selâmün ale’l mürselîn, ve’l hamdü li’llâhi rabbi’l âlemîn”
            Sonunda da vefât edenin ismi söylenir. Bu cenâze salâsı Anadolu'da, bilhassa Konya'da  meşhurdur. Fakat İstanbul’da maalesef bilinmemektedir. Bir cenâze olduğu zaman minâreden Cum’â günü ezândan önce verilen salânın aynısı verilmektedir.

            Hüseynî Cenâze Salâsı:
            Bestesi “Hatip Zâkiri Hasan Efendi”ye âit bu salâ minâreden değil, cenâze musallâdan alındıktan sonra kabre götürülünceye kadar okunur. Kabre gidenlerin arasında müezzin ya da okumaya yetkili kişilerce okunur. Bâzı bölümleri bir kişi tarafından, diğer kısımları berâberce okunur.
            Şimdi bu salâ da bilinmediği için bir cenâze olduğunda “Dilkeşhâverân Sabah Salâsı” olarak bilinen salâ okunmaktadır. Ya da aynı salâ “Hüseynî” makâmında okunmaktadır.

<font color=RED>“Bilginin elde edilmesi... bizi iyiye ulaştıracaktır.”[/COLOR]

Back to Top
 Post Reply Post Reply

Forum Jump Forum Permissions View Drop Down



This page was generated in 0.129 seconds.