Vesiletunnecat Homepage
Forum Home Forum Home > EDEBİYAT VE DÜŞÜNCE > EDEBİYAT
  New Posts New Posts
  FAQ FAQ  Forum Search   Register Register  Login Login

24 Saat Kur`an-ı Kerim Dinleme


İmamı Gazali ve Gaziantep

 Post Reply Post Reply
Author
Message
selo27 View Drop Down
Üye
Üye


Joined: 21-04-2009
Status: Offline
Points: 8
Post Options Post Options   Thanks (0) Thanks(0)   Quote selo27 Quote  Post ReplyReply Direct Link To This Post Topic: İmamı Gazali ve Gaziantep
    Posted: 21-04-2009 at 22:17

İmam-ı Gazali ve Gaziantep

 

 

İmam-ı Gazali (r.aleyh)’in künyesi Ebu-Hamid Muhammed b. Muhammed’dir. Lakabı ise Hüccetü’l-İslam ve Zeynü’d-Din’dir.

 

İmam-ı Gazali, 1058 (h.450) senesinde İran’ın Tus şehrinde dünyaya geldi. Babası fakir bir kimse olmakla beraber, Gazali’nin ve kardeşinin iyi yetişmeleri için, ilim öğrenmelerine özen vermişti. Gazali, evvela Tus’ta daha sonra Cürcan’da okudu. Cürcan’da okuduğu dersleri not ettiği defterlerin, vatanına dönüşünde içinde bulunduğu kervanı soyan haydutlar tarafından gasp edilmesi hadisesi tarihte şöhret bulmuş olduğundan naklediyoruz :

 

İmam-ı Gazali, kervanı basan haydutların reisinden, defterlerini geri vermesini, zira bunların hiçbir işlerine yaramayacağını söylemişti. Haydutların reisi o defterlerde ne olduğunu sorduğunda; “onlara yazılı bilgileri edinmek için yurdumu terk ettim ve uzun müddet süren tahsilimin semeresini onlara yazdım” dedi. Haydutların reisi güldü ve: “Nasıl olur da ilim tahsil etmiş olduğunu ileri sürebilirsin? Baksana defterlerin elinden alınınca hiç ilmin kalmıyor” dedi. Defterleri ger verdirtti. Bu hadise İmam-ı Gazali üzerinde büyük bir tesir bıraktı ve memleketine dönüşünde ilk işi defterlerindeki notları hafızasına nakşetmek oldu. (1) (İhya-i Ulûm'id-Din, Mukaddime, Bedir yayınları, İstanbul,1992.)

 

İmam-ı Gazali’nin hayatını ve fikri mücadelelerini iyice kavrayabilmek için yaşadığı devri iyi bilmek gerekir. Bu bakımdan İslam aleminin ve dünyanın, Gazali’nin yaşadığı asırdaki durumunu kısaca tasvir ediyoruz.(2) (De Boer, İslam'da Felsefe tarihi, Çev, Yaşar Kutlay, s,109.)

 

O zamanda İslam aleminde siyasi ve fikri bakımdan büyük bir kargaşalık hüküm sürüyordu. Bağdat’da, Abbasi halifelerinin hakimiyetleri zayıflamaya yüz tutmuştu. Buna mukabil Büyük Selçuklu Devletinin sınırları genişliyor ve nüfuzu artıyordu. Gazali, bu devletin büyük hükümdarları olan Tuğrul Bey’in, Alparslan’ın ve Melikşah’ın devirlerini idrak etmişti. Melilkşah’ın kıymetli veziri Nizamü’l-Mülk hem savaş meydanlarında zaferler kazanıyor, hem de o zaman dünyada mevcut en parlak ilim ocakları olan İslam üniversitelerini açıyordu. Gazali 23 yaşında iken Şarkta esrarengiz bir adam belirmişti. Bu adam ismi etrafında hala bir esrar halesi bulunan Haşhaşin mezhebinin reisi Şeyhü’l-Cebel Hasan İbn Sabbah idi. Garplılarca daha ziyade rubaileriyle tanınan, İslam aleminde ise bir matematikçi olarak bilinen meşhur Ömer Hayyam dahi İmam-ı Gazali’nin muasırlarındandır. (3) (Hilmi Ziya Ülken, İslâm Felsefesi-Kaynakları ve Tesiri, İstanbul, 1967, s, 120.)

 

Mısır tahtında Şii, Fatımi hanedanı vardı. Avrupa’da ise Endülüs İslam devleti gerilemeye yüz tutmuş bir vaziyette idi. Mukaddes toprakları Müslümanlardan almak için ilk haçlı seferi Gazali zamanında yapılmıştı. 40 yaşında iken Antakya ve bir yıl sonra da Kudüs, haçlılar tarafından zapt edilmişti.(4) (Gazzâlî, Makasıdu'l Felâsife Nşr. Süleyman Dünya, Kahire,1960, s. 134.)

 

Siyasi bakımdan İslam alemindeki bu karışıklığı fikri bir hezeyan tamamlıyordu. İslamiyet’in birliğini doğrudan doğruya kuvvetle yıkamayan iç ve dış düşmanlar, zehirlerini halk arasında batıl fikirler yaymak suretiyle akıtıyorlardı. İslam’da düşünce ve iman birliği sarsılmıştı. Bir taraftan eski Yunan felsefesi ile İslam akidelerini telif etmek isteyen Felasife, diğer taraftan Kur’an-ı Kerim’in apaçık ayetlerini karanlık ve esrarlı tefsirlere mevzu yapan Batıniler ve her iki zümreye karşı ehl-i sünnet inanışlarının müdafaasını yüklenmiş olan kelam alimleri arasındaki mücadele bitip tükeneceğe benzemiyordu. (5) (Mâcit Fahri, İslam felsefesi Tarihi, Çev. Kasım Turhan, İstanbul 1987, s. 174.)

 

İmam-ı Gazali’nin hayatında ve eserlerinde, siyasi ve fikri panoramasını kısaca tanıttığımız bu devrin derin tesirleri vardır. Bu yöne daima göz önünde bulundurmak lazımdır.(6) (W. Montgommery Watt, İslâmî Tetkikler, İslâm Felsefesi ve kelâmı, çev. Süleyman Ateş, Ankara 1968, s, 108.)

 

İmam-ı Gazali,  hicri 478 yılına kadar, yani yirmi sekiz yaşına gelinceye kadar, Tus, Cürgan ve Nişabur’da zahiri ilimleri, yani şeriat ilimlerini tahsil etti. Nişabur’da senelerce İmamü’l-harameyn Ebu’l-Meani’den ilim okudu. Hocasının sağlığında bir çok kitaplar yazdı.(7) (Gazzâlî, Tehâfütü'l-Felasife (Filozofların tutarsızlığı) çev. H. Bekir Karlığa, İstanbul 1981, s, 14-16.)

 

478 yılında, Selçuklu devletinin padişahı, Melikşah’ın veziri Hace Nizamü’l-Mülk ile görüştü. Nizamü’l-Mülk ilim ve faziletine hayran oldu. Bu görüşme 484 yılına kadar devam etti. Bu sene içinde, Nizamü’l-Mülk’ün ricası üzerine, Bağdat’taki Nizamiye medresesinin müderrisi oldu. 488 yılına kadar orada alimlerin en yüksek makamında bulundu. El Munkizu mine’d-Dalal kitabını orada yazdı. (8) (Gazzlî, el-Munkız'u-mine'd-Dalâl, çev. Hilmi Güngör, İstanbul 1948, s, 8.) Bundan sonra, tedristen ve bu makamda bulunmaktan çekilip, başka bir hal aldı. Ruh aleminde büyük bir sarsıntı oldu. Zühtü yani dünyadan el çekme yolunu seçti. Bağdat’tan ayrıldı. (9) (İbrahim Agah Çubukçu, Gazzâlî ve Bâtınîlik, Ankara 1964, s, 51, 70.)

 

İmam-ı Gazali’nin hayatında bir dönüm noktası teşkil eden bu değişiklik, içinde gittikçe büyüyen ve manevi huzurunu kaçıran bir şüpheden ileri geliyordu. Dili tutulmuş, belagat ve fesahati yok olmuştu. Üstelik bedeni bakımdan da rahatsızlanmıştı. (10) (Necip Taylan, Gazzâlî'nin Düşünce Sisteminin Temelleri, Bilgi-mantık-iman, İstanbul, 1989, s, 91.)    

 

İmam-ı Gazali, Bağdat’tan ayrılıp Şam’a, Kudüs’e ve oradan Hicaz’a gitti. Hac dönüşü bir müddet İskenderiye’de kaldı. Ondan sonra Gaziantep’te uzlet hayatı yaşadı. Çetin riyazetler, zor mücahedeler yaptı. Bunların sonucu, bir başka Gazali olarak göründü. Gaziantep’te yaklaşık olarak on yıl kalır. Bu süre zarfında daha önce ihmal ettiği kalbindeki boşluğu doldurup keşfettiği gerçek hazineyle çağın “Hüccet-ül İslam” unvanını alır.

 

İmam-ı Gazali’nin Vefatı

İmam-ı Gazali 1111 (h.505) yılının Cemâzilevvel ayının 14. Pazartesi günü büyük kısmını zikir ve tâat ve Kur’an-ı Kerim okumakla geçirdiği gecenin sabah namazı vaktinde abdest tazeleyip namazını kıldı, sonra yanındakilerden kefen istedi. Kefeni öpüp yüzüne sürdü, başına koydu: “Ey benim Rabbim, Mâlikim! Emrin başım gözüm üzere olsun” dedi. Odasına girdi. İçeride, her zamankinden çok kaldı. Dışarı çıkmadı. Bunun üzerine oradakilerden üç kişi içeri girince, imam-ı Gazali hazretlerinin kefenini giyip, yüzünü kıbleye dönüp, ruhunu teslim ettiğini gördüler. Başı ucunda şu beyitler yazılıydı:

 

Beni ölü gören ve ağlayan dostlarıma,

Şöyle söyle, üzülen o din kardeşlerime:

“Sanmayınız ki, sakın ben ölmüşüm gerçekten,

Vallahi siz de kaçın buna ölüm demekten.”

.......

Ben bir serçeyim ve bu beden benim kafesim.

Ben uçtum o kafesten, rehin kaldı bedenim.

.......

Bana rahmet okuyun, rahmet olunasınız.

Biz gittik. Biliniz ki, sırada siz varsınız.

Son sözüm olsun, “Aleyküm selam” dostlar.

 

İmam-ı Gazali, ömrü boyunca gece gündüz devamlı yazmış büyük bir İslam âlimidir. O kadar çok kitap yazdı ki, ömrüne bölününce, bir güne on sekiz sayfa düşmektedir. Eserlerinin sayısının 1000’e ulaştığı, Mevduât-ul-Ulum kitabında bildirilmektedir. Bunlardan 400’ünün isimleri Şeyh Ebu İshak Şirâzi’nin Hazâin adlı kitabında yazılıdır.

 

Eserleri üstünde Avrupalılar geniş ve uzun süren incelemeler yapmışlardır. Bunlardan P. Bouyges adlı müsteşrik Essaie de Chronologie des Oeuvres de al-Ghazâli adlı eserinde İmam-ı Gazali’nin 404 kitabının ismini vermiştir. Meşhur müsteşrik Brockelmann da Geschichte Der Arabischen Litteratur adlı eserinde, eserlerinden 75 tanesinin listesini vermiştir. 1959’da dört Alman ordinaryüs profesör, imam-ı Gazali kitaplarını okuyarak, İslam dinine aşık olmuşlar ve Gazali’nin kitaplarını Almancaya çevirerek sonunda Müslüman olmuşlardır.

 

İmam-ı Gazali vefatından sonra İslam dünyasının maruz kaldığı Moğol felaketi esnasında yakıp yıkılan binlerce kütüphane içinde Gazali sayısız eseri de yok edilmiştir. Bu sebepten bugüne kadar eserlerinin tam bir listesi ve tasnifi yapılamamış, ilim dünyası bu husustaki eksikliğini tamamlayamamıştır.

 

İmam-ı Gazali’nin Eserlerinden Bazıları Şunlardır

İhyâu-Ulumiddin,

Kimyâ-ı Seâdet,

Cevahir-ül-Kur’ân,

Kavâid-ül-Akâid,

Kitab-ül-İktisâd fil İtikad,

İlcâm-ül-Avâm an İlm il-Kelam,

Mizân-ül-Amel,

Dürret-ül-Fahire,

Eyyüh-el-Veled,

Kıstâs ül-Müstekim,

Tehâfet-ül-Felâsife,

Mekâsıd-ül-Felâsife,

El-Munkızu Aniddalâl,

El-Mustasfa

El-Fetâvâ, Hülâsât-üt-Tasnif fit-Tesavvuf.

 

İmam-ı Gazali ve Gaziantep

O gün Halebin küçük bir Kasabası olan Ayintap İmam-ı Gazali’ye ev sahipliği yapmıştır. Antep kalesinin içinde küçük bir odası ve hemen yanında da bir mescid bulunmaktadır. Namaz vakitlerini küçük mescidinde cemaatle kılıp, daha sonra şu an (Gaziantep’in Şahinbey ilçesi Yazıcık Cabi Mah. Yazıcık Cad. İmamı Gazali sokağın)da Gazeli kasteline gidip uzlete çekilmiş. Burası halen Gaziantep halkı tarafında özellikle Cuma günleri ziyaret edilmektedir. (11) 12-Necmeddin Şahiner, Gaziantep Kalesi, Gaziantep 2007, s,117-118.)

 

300 sene önce ayrı ayrı zamanlarda iki defa Gazianteplilerin konuğu olan büyük gezgin Evliya Çelebi şöyle der:

“Kale kapısı mabeyninde (girişinde) İmam-ı Gazali makamı bulunmaktadır. Nice eserleri vardır. Kendisi İmam-ı Ekberdir. Ama mezhep kurmasına Hz. Peygamber (a.s) müsaade vermemiştir. Kendisi Şafi mezhebini taklit etmiştir. Cümle Antep halkının dürüst ve büyüklerinden tevatürle meşhurdur ki, İmam-ı Gazali Antep kalesinde makamı bulunmaktadır.”(12) (Daha geniş bilgi için bkz: Evliya Çelebi Seyatnamesi, c,9/ s,143; İslam Ansiklopedisi, M.E.B Yayınları, Ayintap maddesi.)   

 

Araştırmacı yazar N.Şahiner; konumuzla ilgili şöyle der:

“Yüzyıllar boyunca Gaziantep Kalesi’nin batısında sokaktan geçen bazı kimseler önce duraklar, saygı ile toplanır. Sonra elleri göklere açılır. Dudakları fatiha suresinin ayetleri mırıldanır. Çünkü beş on metre ötedeki toprak ve taş yığını üzerinde yükselen heybetli burçlardan birinin dibinde halkın İmamı gazali veya sadece Gazali dedikleri bir erenin makamı bulunmaktadır.(13) (Necmeddin Şahiner, a,g,e, s,117-118.)

 

İmam-ı Gazali’nin kale burçlarının birinin içinde, kapıya inen yolun hemen başladığı yerdeki makamından başka Yazıcık’da bir sokak da adını taşır. Burada kırk basım merdivenle inilir, Hamam gazel denilen bir havuz vardır. Buna eskiler Aynul Gazali derlerdi. Rivayete göre Gazali, Hamam Gazel’e inerken abdestini alır kastelin solundaki küçük odasında çileye girermiş.”(14) (Evliya Çelebi a,g,e, c,9/ s,143.)

 

Yazıcık Mahallesi Gazali sokak yaşlıların:

“Eskiden Gaziantepliler, baharın ilk günlerinde esnafça toplanıp kaleye çıkar İmam-ı Gazali makamını ziyaret ederlerdi, kurban keser, sanata yeni başlayıp peştamal kuşananların ilk işi Gazali’yi ziyaret etmekti.”

 

“Vaktiyle Hac mevsiminde Gaziantep’ten geçen İranlılar İmam-ı Gazali makamını ziyaret eder, birkaç gün kalırlardı.”

 

“İmam Gazali, Hamam Gazel içindeki kayadan oyma mescitle kalede (takriben on yıl) misafir kalmış. Ayrıldıktan sonra oturduğu bu yerler mutlu birer ziyaret mahalli olmuştur.”(15) (Cemil Cahit Güzelbey, Gaziantep Evliyaları, Gazali Maddesi.)

 

Araştırmamızı son olarak N. Şahiner’in şu sözleriyle noktalayalım:

“Büyük İslam alimi iplikçi oğlu Muhammed Gazali, bir ara kendini tasavvufa verir. Profesör olduğu Bağdat Medresesi’ni bırakarak Şam’a gelir. Burada yıllarca oturur. Bu tarihlerde Gaziantep Orta şarka (orta doğuda) küçük Şam adıyla ün salmıştır. Havası, suyu, bağları, bahçeleri dillere destandır. İmam-ı Gazali Şam’daki oturuşu sırasında Küçük Şam’ı da ziyaret etmiş, Hamam Gazel ve kaledeki makamı, bu misafirliğin bir hatırası olarak kalmıştır.”(15) (Necmeddin Şahiner, a,g,e, s,117-118.)

 

Bu makalede, İslam aleminin yüz akı olan İmam-ı Gazali (Rahmetullahi Aleyh)’i, yeniden Türkiye ve Gaziantep için bir medarı iftihar olarak hatıralarını canlandırmak ve küllenmiş tarihin enkazı altında bize ait olan altından daha kıymetli hazinemizi keşfedip insanlık alemiyle paylaşmaktır.

Dilerim, bu çağrımız yetkililerin kulaklarını çınlatır.  

 

 

Araştırmacı

Salih ÖZBEY

Mayıs 2007/ Gaziantep

 

 

 

 

 

İstifade Edilen Eserler

 

1-İhya-i Ulûm'id-Din, Mukaddime, Bedir yayınları, İstanbul,1992.

2-De Boer, İslam'da Felsefe tarihi, Çev, Yaşar Kutlay.

3-Hilmi Ziya Ülken, İslâm Felsefesi-Kaynakları ve Tesiri, İstanbul, 1967.

4-Gazâlî, Makasıdu'l Felâsife Nşr. Süleyman Dünya, Kahire,1960.

5-Mâcit Fahri, İslam felsefesi Tarihi, Çev. Kasım Turhan, İstanbul 1987.

6-W. Montgommery Watt, İslâmî Tetkikler, İslâm Felsefesi ve kelâmı, çev. Süleyman Ateş, Ankara 1968.

7-Gazâlî, Tehâfütü'l-Felasife (Filozofların tutarsızlığı) çev. H. Bekir Karlığa, İstanbul 1981.

8-Gazalî, el-Munkız'u-mine'd-Dalâl, çev. Hilmi Güngör, İstanbul 1948.

9-İbrahim Agah Çubukçu, Gazzâlî ve Bâtınîlik, Ankara 1964.

10-Necip Taylan, Gazzâlî'nin Düşünce Sisteminin Temelleri, Bilgi-mantık-iman, İstanbul, 1989.

11-Evliya Çelebi Seyatnamesi C,9/S,143.

12-Necmeddin Şahiner, Gaziantep Kalesi, Gaziantep 2007.

13-İslam Ansiklopedisi, M.E.B. Ayintap maddesi.

14-Cemil Cahit Güzelbey, Gaziantep Evliyaları.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Back to Top
 Post Reply Post Reply

Forum Jump Forum Permissions View Drop Down



This page was generated in 0.348 seconds.