Müddessir sûresinden sonra Mekke’de inmiştir.
7 âyettir.
Kur’an’ın ilk sûresi olduğu için açış
yapan, açan manasına «Fâtiha» denilmiştir. Diğer
adları şunlardır: Ana kitap manasına «Ümmü’l-Kitâb»,
dinin asıllarını ihtiva eden manasına «el-Esâs»,
ana hatlarıyla İslâm’ı anlattığı için
«el-Vâfiye» ve «el-Kâfiye», ilk defa inen yedi âyet manasına
«es-Seb’u’l-Mesânî», birçok esrarı taşıdığı
için «el-Kenz».
Peygamberimiz
«Fâtiha’yı okumayanın
namazı olmaz» buyurmuştur. Onun için, Fâtiha, namazların
her rekâtında okunur. Manası itibariyle Fâtiha, en büyük
dua ve münâcâttır. Kulluğun yalnız Allah’a yapılacağı,
desteğin yalnızca Allah’tan geldiği, doğru yola
varmanın da doğru yoldan sapmanın da Allah’ın
iradesine dayandığı, çünkü hayrı da şerri de
yaratanın Allah olduğu hususları bu sûrede ifadesini
bulmuştur.
Kur’an, insanlığa doğru yolu göstermek
için indirilmiştir. Kur’an’ın ihtiva ettiği esaslar
ana hatları ile Fâtiha’da vardır. Zira Fâtiha’da, övgüye,
ta’zime ve ibadete lâyık bir tek Allah’ın varlığı,
O’nun hakimiyeti, O’ndan başka dayanılacak bir güç
bulunmadığı anlatılır ve doğru yola gitme,
iyi insan olma dileğinde bulunulur.
Eûzübillâhimineşşeytânirracîm
Bismillâhirrahmânirrahîm
Aralarında
İmam Ebu Hanife'nin de bulunduğu bir gurup fakihe göre
besmele, Fatiha'dan ve diğer surelerden bir ayet değildir,
sadece Neml suresinin 30. ayetinde geçen besmele ayettir. Diğerleri
sure başlarında teberrüken yazılmıştır.
Onun için namazda sesli okunmaz.
Aralarında
İmam Şafii'nin de bulunduğu diğer bir gurup fakihe göre
besmele Fatiha ve diğer surelerin ilk ayetidir. Şafiiler
besmeleyi namazda sesli okurlar.
Bir
hadiste "Besmele ile başlamayan her iş güdüktür"
buyrulmuştur. Bu sebeple müslümanlar bütün işlerine
"Besmele" ile başlarlar. İşlere Allah adıyla
başlamak ne kadar güzel bir davranıştır! Nahl
suresinin 98. ayeti gereği olarak da Kur'an okumaya başlarken
"Euzü" çekilir.
1.
Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla.
2.
Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
3.
O, rahmândır ve rahîmdir.
4.
Ceza gününün mâlikidir.
5.
(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet
umarız.
6.
Bize doğru yolu göster.
7.
Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu;
gazaba uğramışların ve sapmışların
yolunu değil!
Âmin.
«Âlemîn», âlem kelimesinin çoğuludur. İnsan, melek ve
cin gibi akıl sahibi yaratıkların tamamını içine
alan evrenin adıdır. Bazıları da, Allah’ın
varlığına delâlet eden her şeye âlem denildiğini
söylemişlerdir.
Rahmân,
iyi olsun kötü olsun, mümin olsun kâfir olsun, ayırım
yapmadan dünyada nimetini herkese veren Allah demektir.
Rahîm
ise, ahirette nimetlerini sadece müminlere veren manasınadır.
Cenab-ı Allah, dünyada herkese nimet verdiği halde,
kendisine inananlara ahirette özel muamele yapacaktır.
Kur’an’da geçen «Rahmân» ve «Rahîm» kelimeleri hep bu
manada kullanılmıştır.
Ceza
günü, ahirette herkesin hesaba çekilip iyinin iyi, kötünün de kötü
karşılık alacağı muhakeme günüdür.
Müfessirlerin
açıklamalarına göre kendilerine lütuf ve ihsanda
bulunulan kimseler, peygamberler ve onların yolunda gidenlerdir.
Gazaba uğramışların yahudiler, sapmışların
ise hıristiyanlar olduğu rivayet edilmiştir.
Bununla
beraber, doğru yoldan sapma ve Allah’ın gazabına uğrama,
yalnızca hıristiyan ve yahudilere mahsus değildir.
6.
âyette Allah Teâlâ’dan bizi «doğru yol»a iletmesi istenmiş,
7. âyette ise doğru yolun ne olduğu «örnekle eğitim»
metoduna göre anlatılmıştır. Bu da başta
Peygamber olmak üzere iyilerin yolunu iyi, kötülerin yolunu da kötü
olarak göstermektir. İşte Kur’an’ın büyük bir kısmı,
bu iki âyetin tefsiri mesâbesindedir.
|