Medine’de
inmiştir; 18 âyettir. Adını, dokuzuncu âyette geçen
ve aldanma, kâr-zarar manasına gelen «tegâbün»
kelimesinden alır.
Bismillâhirrahmânirrahîm
1.
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Mülk
O'nundur, hamd O'nadır. O her şeye kadirdir.
2.
Sizi yaratan O'dur. Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mümindir.
Allah yaptıklarınızı görendir.
3.
Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi
ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak
O'nadır.
2-3.
âyetlerden anlaşıldığına göre, Allah
insanları her yönüyle üstün meziyetleri haiz olarak yaratmış,
böyle iken bir kısmı yaratılıştaki
kabiliyetinin aksine olarak, kendi iradesiyle küfrü seçmiştir.
İnsanların bir bölümü de yine kendi iradesiyle fıtratına
uygun olan imanı seçmiştir.
4.
Göklerde ve yerde olanları bilir. Gizlediklerinizi ve açığa
vurduklarınızı da bilir. Allah kalplerde olanı
bilendir.
5.
Daha önce inkâr edenlerin haberi size ulaşmadı mı?
İşte onlar (dünyada) yaptıklarının
cezasını tattılar. Onlar için acı bir azap
da vardır.
Bunlar,
Nuh, Hûd, Sâlih ve Lût peygamberlerin küfürde israr eden
toplumlarıdır.
6.
(O azabın sebebi) şu ki, onlara peygamberleri apaçık
deliller getirmişlerdi, fakat onlar: Bir beşer mi bizi
doğru yola götürecekmiş? dediler, inkâr ettiler ve
yüz çevirdiler. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını
gösterdi. Allah zengindir, hamde lâyıktır.
7.
İnkâr edenler, kesinlikle diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler.
De ki: Hayır! Rabbime andolsun ki mutlaka
diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber
verilecektir. Bu, Allah'a göre kolaydır.
8.
Onun için Allah'a, Peygamberine ve indirdiğimiz o nûra (Kur'an'a)
inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
9.
Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte
o zarar günüdür. (Ancak) kim Allah'a inanır ve yararlı
iş yaparsa, Allah onun kötülüklerini örter, onu (ve
benzerlerini), içinde ebedî kalacakları, altlarından
ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük
kurtuluş budur.
Kıyamet
günü herkes bir araya getirilip toplanacak ve yaptıklarının
hesabı sorulacaktır. O gün kötülerin aldandığı,
iyilerin de haklı olduğu ortaya çıkacaktır.
Ayetteki «yevmü’t-teğâbün» ifadesine «kâr-zarar günü»
anlamı da verilmiştir.
10.
İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte
onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedî kalacaklardır. Ne kötü
gidilecek yerdir orası!
11.
Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet
etmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya
götürür. Allah her şeyi bilendir.
Allah’ın,
ilmi, iradesi ve takdiri olmadan insana hiçbir musibet gelmez.
Fakirlik, hastalık, ölüm ve üzüntü gibi sıkıntıların
Allah’ın takdiriyle olduğuna inanan kimse bu musibetleri
sabır ve metanetle karşılar.
12.
Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Yüz çevirirseniz
bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır.
13.
Allah; O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Müminler yalnız
Allah'a dayanıp güvensinler.
14.
Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan
size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının.
Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz,
kusurlarını örterseniz, bilin ki, Allah çok bağışlayan,
çok esirgeyendir.
15.
Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız
sizin için bir imtihandır. Büyük mükâfat ise Allah'ın
yanındadır.
Rivayet
edildiğine göre, Mekke’den hicret arzusunda bulunan bazı
müslümanların eş ve çocukları, kendilerinin perişan
duruma düşeceklerini öne sürerek, babalarını
hicretten alıkoymak istediler. Fakat hicretle kazanılan yüksek
mertebeleri öğrenen müslümanlar, eş ve evlâtlarını,
kendilerine engel olmaya kalktıkları için cezalandırmak
isteyince bu âyet indi; onların affedilmesini emretti. Bunun
yanında, mal ve çocukların beklenmedik yer ve durumlarda
kişiyi günaha sokup, ahiret hazırlığından
alıkoyabileceğine de işaret edilmiştir.
16.
O halde gücünüz yettiğince Allah'a isyandan kaçının.
Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak harcayın.
Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar
kurtuluşa erenlerdir.
17.
Eğer Allah'a (rızası uğruna) ödünç
verirseniz, Allah onu sizin için kat kat arttırır ve
sizi bağışlar. Allah çok mükâfat verendir,
ceza vermekte acele etmeyendir.
18. Görülmeyeni ve görüleni
bilendir. Üstündür, hikmet sahibidir.
|