Mekke’de
nâzil olmuştur; 10, 11 ve 20. âyetlerinin Medine’de nâzil
olduğu rivayet edilmiştir. 20 âyettir. Sûre, adını,
ilk âyetindeki «el-müzzemmil» kelimesinden almıştır.
«Müzzemmil», örtünüp bürünen demektir.
Bismillâhirrahmânirrahîm
1.
Ey örtünüp bürünen (Resûlüm)!
İlk
vahiy geldikten sonra, Hz. Peygamber ilk kez Cebrail’i aslî
şekli ile görmüş, vücudunu bir ürperti ve titreme
kaplamıştı. Doğruca evine gidip eşi Hz.
Hatice’ye «Beni örtün» demişti. İşte bu olayın
ardından Cebrail aleyhisselâm yine kendisine vahiyle gelmiş
ve Resûl-i Ekrem’e bu şekilde hitap etmişti.
2,
3, 4. Birazı hariç, geceleri kalk namaz kıl.
(Gecenin) yarısını (kıl). Yahut bunu biraz
azalt, ya da çoğalt ve Kur'an'ı tane tane oku.
5.
Doğrusu biz sana (taşıması) ağır
bir söz vahyedeceğiz.
6.
Şüphesiz gece kalkışı, (kalp ve uzuvlar
arasında) tam bir uyuma ve sağlam bir kıraata
daha elverişlidir.
7.
Zira gündüz vakti, sana uzun bir meşguliyet var.
8.
Rabbinin adını an. Bütün varlığınla
O'na yönel.
9.
O, doğunun da batının da Rabbidir. O'ndan başka
ilâh yoktur. Öyleyse yalnız O'nun himayesine sığın.
10.
Onların (müşriklerin) söylediklerine katlan ve
onlardan güzellikle ayrıl.
11.
Nimet içinde yüzen o yalancıları bana bırak ve
onlara biraz mühlet ver.
12,
13. Hiç şüphesiz bizim nezdimizde (onlar için hazırlanmış)
boyunduruklar, yakıcı bir ateş, boğazdan geçmez
bir yiyecek ve elem verici bir azap vardır.
14.
O gün (kıyamet günü) yeryüzü ve dağlar sarsılır;
dağlar çöküntü ile akıp giden kum yığınına
döner.
15.
Nasıl Firavun'a bir elçi göndermiş idiysek doğrusu
size de, hakkınızda şahitlik edecek bir peygamber
gönderdik.
16.
Ama Firavun o peygambere karşı gelmiş, biz de onu
ağır ve çetin bir şekilde muaheze etmiştik.
17.
Peki inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı
ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl
koruyabileceksiniz?
18.
Gökyüzü bile onunla (o günün dehşetiyle) yarılacaktır.
Allah'ın vâdi mutlaka yerine gelir.
19.
İşte bu (anlatılanlar), şüphesiz bir öğüttür.
Artık kim dilerse Rabbine (varan) bir yol tutar.
20.
(Resûlüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını,
(bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini
yatmadan (ibadetle) geçirdiğini ve beraberinde
bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını)
Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü (içinde olup
bitenleri iyiden iyiye) ölçüp biçen ancak Allah'tır. O
sizin, bunu sayamayacağınızı bildiği için,
sizi bağışladı. Artık, Kur'an'dan kolayınıza
geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar
bulunacak, bir kısmınız Allah'ın lütfundan
(rızık) aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer
bir kısmınız da Allah yolunda çarpışacaklardır.
O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Namazı
kılın, zekâtı verin, Allah'a gönül hoşluğuyla
ödünç verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik
hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem
de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere.
Allah'tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı,
çok esirgeyicidir.
Sahâbe-i
kiramın bir kısmı, Resûl-i Ekrem’e uyarak gecenin
önemli bir bölümünü ibadetle geçiriyorlardı. Sabaha ne
kadar kaldığını kestiremediği için
ihtiyaten bütün gece ibadet eden ve ayakları şişenler
vardı. Ümmet-i Muhammed’in buna güç getiremeyeceğini
bildiği için Cenab-ı Hak bu tarzda gece ibadetini onlara
farz kılmadı. Namazda Kur’an okunduğundan burada
gece namazının mecâzen Kur’an okuma ile ifade edildiği
ve «kolayınıza geldiği kadar gece namazı kılın»
manasının kasdedildiği belirtilmektedir.
Âyetin
son kısmında, sağlıkta iken yapılan hayırların,
ölüm sonrasına bırakılan vasiyete göre daha sevaplı
olduğuna işaret bulunduğu, tefsirlerde yer almaktadır.
|