Ayın
yarılması mucizesi bu sûrede anlatılır. Onun için
bu adı almıştır. Mekke’de inmiştir, 55 âyettir.
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Kıyamet yaklaştı
ve ay yarıldı.
Birçok
sahâbîden gelen rivayetlere göre Mekkeliler Hz. Peygamber’den
mucize istemişler, o da parmağıyla aya işaret
etmiş ve ay ikiye ayrılmış, sonra birleşmiştir.
Müslümanların işkenceye maruz kaldığı
hassas bir dönemde ayın bu görünüşü Mekkelileri
hayrete düşürmüştür. Müşrikler bu olaya bir
itirazda bulunmamışlar, sadece «büyü» demişlerdir.
2. Onlar bir mucize görürlerse
hemen yüz çevirirler ve: Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür,
derler.
3. Yalanladılar ve
kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı
yeri vardır.
4. Andolsun onlara, kötülükten
önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.
5. Bu büyük bir
hikmettir. Fakat (yüz çevirene) uyarılar ne fayda verir!
6. Çağıranın
görülmemiş bir şeye çağırdığı
gün, sen de onlardan yüz çevir.
7, 8. Sanki etrafa yayılmış
çekirge sürüsü gibi bakışları perişan
(utançtan yere bakar) bir halde ve dâvetçiye koşarak
kabirlerden çıkarlar. O esnada kâfirler: Bu, çok çetin
bir gündür! derler.
9. Onlardan önce Nuh'un
kavmi de yalanladı, hem de kulumuzun yalancı olduğunda
ısrar ederek: O, delirdi, dediler. Ve (Nuh, davetten vazgeçmeye)
zorlandı.
10. Bunun üzerine,
Rabbine: Ben yenik düştüm, bana yardım et! diyerek
yalvardı.
11. Biz de derhal nehir
gibi devamlı akan bir su ile göğün kapılarını
açtık.
12. Yeryüzünde
kaynaklar fışkırttık. (Her iki) su, takdir
edilmiş bir işin olması için birleşmişti.
Gökten
yağan yağmur ve yerden fışkıran su birleşerek
Nuh’un inkârcı kavminin helâkini hazırladı.
13. Nuh'u da tahtalardan
yapılmış, çivilerle çakılmış
gemiye bindirdik.
14. İnkâr edilmiş
olana (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde
akıp gidiyordu.
İnkâr
edilip nankörlükle karşılaşan Hz. Nuh ve ona
inananlar, Cenab-ı Hakk’ın nezareti ve himayesinde
gemide yolculuklarına devam etmişlerdi.
15. Andolsun ki onu bir
ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?
Gemi
ve tufan birer ibret konularıdır. Rivayetlere göre
Nuh’un gemisi, Cûdî dağı üzerinde uzun zaman kalmış
ve insanlar onu görmüştür.
16. Benim azabım ve
uyarılarım nasılmış!
17. Andolsun biz Kur'an'ı
öğüt alınsın diye kolaylaştırdık.
(Ondan) öğüt alan yok mu?
18. Âd kavmi
(Peygamberleri Hûd'u) yalanladı da azabım ve tehdidim
nasılmış (gördüler).
19. Biz onların üstüne,
uğursuzluğu devamlı bir günde dondurucu bir rüzgâr
gönderdik.
Fussılet
41/16’nın açıklamasına bak.
20. O rüzgâr, insanları,
sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu.
21. Nasılmış
benim azabım ve uyarılarım!
22. Andolsun biz Kur'an'ı
düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık.
Öğüt alan yok mu?
23. Semûd kavmi de uyarıcıları
yalanladı.
24. «Aramızdan bir
beşere mi uyacağız? O takdirde biz apaçık
bir sapıklık ve çılgınlık etmiş
oluruz» dediler.
Âyet,
Semûd kavminin kendi cinslerinden olan ve taraftarı da
bulunmayan Hz. Sâlih’e uymaktan kaçındıklarını
haber vermektedir.
25. «Vahiy, aramızda
ona mı verildi? Hayır o, yalancı ve şımarığın
biridir» (dediler.)
26. Yarın onlar,
yalancı ve şımarığın kim olduğunu
bileceklerdir.
27. Gerçekten onları
imtihan etmek için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları
gözetle ve sabret.
28. Onlara, suyun aralarında
paylaştırıldığını haber ver.
Her biri kendi içme sırasında gelsin.
İlâhî
taksime göre, su bir gün devenin içmesi, bir gün de kendi ihtiyaçları
için kullanılacaktı.
29. Arkadaşlarını
çağırdılar, o da (bundan cür'et alarak) kılıcını
kaptı ve deveyi kesti.
Deveyi
kesen kişinin Kudar b. Sâlif adında bir zorba olduğu
rivayet edilmiştir.
30. (Bu azgınlara)
azabım ve uyarılarım nasıl oldu!
31. Biz onların üzerlerine
korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına
konan kuru ot gibi oluverdiler.
32. Andolsun biz Kur'an'ı,
anlaşılıp öğüt alınması için
kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt
alan yok mu?
33. Lût'un kavmi de uyarıcı
peygamberleri yalanladı.
34, 35. Biz de üstlerine
taş (yağdıran bir fırtına) gönderdik.
Ancak Lût ailesi müstesna, katımızdan bir nimet
olarak onları seher vaktinde kurtardık. Biz şükredeni
işte böyle mükâfatlandırırız.
36. Andolsun ki, Lût
onları bizim şiddetli azabımızla uyardı.
Fakat onlar bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar.
37. Onlar Lût'un
misafirlerine karşı kötülük yapmayı planlamışlardı.
Hemen biz onların gözlerini silme kör ettik. «Haydi azabımı
ve uyarılarımı tadın!» (dedik).
Lût’un
kavmi; genç erkekler suretinde Hz. Lût’a gelen meleklere tecâvüze
kalkışmışlardı.
38. Bir sabah
kendilerine, yakalarını bir daha bırakmayacak
olan bir azap gelip çattı.
39. İşte azabımı
ve uyarılarımı tadın! (denildi).
40. Andolsun biz Kur'an'ı,
öğüt almak için kolaylaştırdık. O halde düşünüp
ibret alan yok mu?
41. Şüphesiz
Firavun'un kavmine de uyarıcılar gelmişti.
42. Lâkin onlar bütün
âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları güç ve
kudretimize lâyık bir şekilde yakaladık.
43. Şimdi sizin kâfirleriniz,
onlardan daha mı iyidirler? Yoksa kitaplarda sizin için
bir berât mı var?
Âyette,
Mekke kâfirlerine, Nuh kavminden Firavun’a kadar geçen
milletlerden daha güçlü olduklarını mı düşündükleri
ve kendilerinin azaptan kurtulacaklarına dair bir garantiye mi
sahip oldukları soruluyor.
44. Yoksa «Biz, intikam
almağa gücü yeten bir topluluğuz» mu diyorlar?
45. O topluluk yakında
bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır.
46. Bilakis kıyamet
onlara vâdedilen asıl saattir ve o saat daha belâlı
ve daha acıdır.
47. Şüphesiz suçlular
sapıklık ve çılgınlık içindedirler.
48. O gün yüzüstü ateşe
sürüklendiklerinde «Cehennemin elemini tadın!» denir.
49. Biz, her şeyi
bir ölçüye göre yarattık.
50. Bizim buyruğumuz,
bir anlık bakış gibi, bir tek sözden başka
bir şey değildir.
51. Andolsun biz, sizin
benzerlerinizi hep helâk ettik. Düşünüp ibret alan yok
mu?
52. Yaptıkları
her şey kitaplarda (amel defterlerinde) mevcuttur.
53. Küçük büyük her
şey satır satır yazılmıştır.
Buna
göre melekler, yapılanları amel defterlerine
kaydetmektedirler. Tutum ve davranışın, günah ve
sevabın hepsi levh-i mahfuzda kayıtlıdır.
54, 55. Takvâ sahipleri
cennetlerde ve ırmakların kenarlarında, güçlü
ve Yüce Allah'ın huzurunda hak meclisindedirler.
|